Önümüzdeki birkaç gün içinde Afrin’deki PKK güçlerinin teslim bayrağı çekecekleri belli oldu. PKK, bu saatten sonra Suriye devletine teslim olarak tamamen yok olmayı önlemenin derdindedir. Basındaki ve siyaset camiasındaki malum kadro, dünden beri yoğun bir propaganda bombardımanı başlatmış durumdadır. Söyledikleri özetle şudur:
“Suriye, YPG’yi kurtarmaya çalışıyor. Esad yönetimi Türkiye’ye karşı PYD (PKK) ile ittifak halindedir. Suriye Ordusu Afrin’e girerse Türkiye kaçınılmaz olarak Suriye ile savaşmak durumunda kalacaktır.
“Rusya da zaten emperyalist hedefleri olan bir ülkedir. Bu son gelişmede de Türkiye aleyhtarı politikası bir kez daha ortaya çıkmıştır.”
GERÇEKTE NE OLMAKTADIR?
1. PKK’nın Afrin’de teslim bayrağı çekmeye hazırlanmasını her şeyden önce Zeytin Dalı Harekâtı’nın zaferi olarak görmek gerekir. Bir ayın ardından PKK açısından ortaya çıkan gerçek şudur: Türk Ordusu karşısında direnmeleri mümkün değildir. Savaş belki bir veya iki ay daha sürecek ve PKK açısından kaçınılmaz olan son, Afrin’de bütünüyle yok olmaktır. Bu gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıktıktan sonra, PKK’nın bu saatten sonra hem militanlarını savaştırması, hem de belli ölçülerde yerel halktan aldığı desteği sürdürmesi de mümkün değildir. Kısacası, Türkiye zafer kazanmıştır.
2. “Esad, PYD’yi (PKK) korumak istiyor” diyenler ABD adına konuşmaktadırlar. Basında ve siyaset camiasında sesi yükselen koroyu yöneten ABD’dir.
Türkiye, Zeytindalı Harekâtı ile ABD’nin bölgedeki harekât alanını biraz daha daralttı. İktidar cenahından yükselen bazı Esad düşmanı seslere rağmen gerçekte Afrin Harekâtı’yla Türkiye, Suriye ile işbirliğine biraz daha yaklaşmıştır. Şimdi sırada Münbiç ve Fırat’ın doğusu var. Burada Türkiye, ABD ile doğrudan karşı karşıya gelecek. Ve Şam ile el sıkışmak bir zorunluluk olarak kendini kabul ettirecek.
ABD işte bu tehlikeyi görüyor ve önlemek için Türkiye ile Suriye, Rusya-İran’ı karşı karşıya getirmek için çalışıyor. Koro, bunun için harekete geçirildi.
3. Öte yandan Suriye’de tartıştığımız konu açısından yaşanan gelişmeler şunlardır:
* Esad’ın PKK’ya (PKK), ABD ile işbirliği yapmasından dolayı “Vatan haini” demesinin üzerinden daha bir ay bile geçmedi.
* Suriye devlet yöneticileri defalarca Suriye Arap Cumhuriyeti’nin üniter yapısından taviz vermeyeceklerini açıkladılar.
* 15 gün önce Suriye Ordusu ve ordu ile birlikte hareket eden aşiret milisleri, Deyrezor ilinde PKK güçlerine saldırdılar. ABD uçakları Suriye Ordusu’nu ve milisleri bombaladı, yüzden fazla asker ve milis şehit oldu.
Son olarak (19 Şubat günü) gazeteler ve haber siteleri, yine Deyrezor bölgesinde Suriye Ordusu ile SDG’lilerin (PKK) çatıştığını yazdı.
* Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD’nin Suriye’yi bölmeye çalıştığını söyleyerek ateşle oynadığını söyledi. (19 Şubat 2018, ajanslar ve haber siteleri.)
Bütün bu olgular göz önündeyken hâlâ Suriye ve Rusya düşmanlığı yapmak ancak “görevle” açıklanabilir.
Veya yaşanan büyük değişimleri görmemekte inat edenlerin, dünyada ABD’ye rağmen hiçbir gelişmenin olmayacağını düşünmeleri ve “Büyük Müttefik”in yanında durmayı, siyasi istikballerinin garantisi olarak gören andavallıların zavallı çırpınışlarıdır söz konusu olan…
SURİYE’NİN ‘MECBURİYETLERİ’
Suriye konusunda unutulmaması gereken bir başka gerçek şudur: Suriye’nin PKK’ya ilişkin politikası Rusya gibi olamaz.
Deyim yerindeyse PKK konusunda Rusya’nın sırtında yumurta küfesi yoktur. Onun için Rusya, “ABD’nin elindeki aleti almak” gibisinden lükslerle oyalanabilir. Ama Suriye bunu yapamaz.
Suriye’nin konumu tıpkı Türkiye gibidir. ABD, PKK’yı kullanarak Suriye’yi bölmek istiyor. Ve üstelik şu anda Suriye topraklarının yüzde 25’i fiilen PKK’nın kontrolündedir. ABD’nin şu anda bölgedeki en önemli hedefi Fırat’ın doğusunda bulunan ve Suriye’nin önemli petrol ve doğalgaz rezervlerini barındıran bu bölgede bir PKK devletçiği kurmak ve bunu bölge ülkelerine kabul ettirmektir.
Türkiye bu dayatmayı kabul edemez. Suriye de kabul edemez. Onun için Esad yönetiminin Türkiye’ye karşı PKK ile anlaştığı propagandası, işte ABD’nin, Fırat’ın doğusunda bir PKK devletçiği kurma stratejinin bir parçası olarak yapılmaktadır.
AKINTIYA KÜREK ÇEKENLER
Böylesine bir kampanyanın yürütülmesinde, ABD’yi hâlâ “stratejik ortak” olarak görenlerin veya Suriye’de terörden arındırılan bölgelerin yönetiminin orada yaşayan halka bırakılması konusunda ABD ile mutabık olduklarını düşünenlerin ve Esat düşmanlığında ısrar edenlerin yarattıkları zeminin de önemli payı vardır. Oysa Türkiye’nin, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Afrin harekâtı başlamadan birkaç gün önce yaptığı çağrıda vurguladığı gibi atılması gereken acil adım, Şam ile el sıkışmaktı. Bu basit tedbiri almayı akıl edemeyenlerin ise istifa etmesi gerekirdi.
Ankara’dakiler bugüne kadar bu adımı atmadılar. Oysa Suriye Ordusu ile birlikte hareket edilseydi Afrin meselesi şimdiye kadar çoktan çözülmüş olacaktı. Ve Türkiye şimdi PKK’nın Suriye’den tamamen temizlenmesi aşamasına geçmiş olacaktı.
Zorunluluklar kendini dayatıyor. Türkiye’nin Suriye devleti ile birlikte hareket etmesi bir zorunluluktur. Suriye’ye düşmanlığı kışkırtma ve Türkiye-Rusya-İran işbirliğini baltalama korosu ise akıntıya kürek çekmektedir.
11 Nisan 2018