Eğitimdeki çöküş ve İmam Hatip Okulları

AKP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki’nin üç yıl önce, 17 Haziran 2016’da Kayseri’de bir İmam Hatip Ortaokulunun açılışında yaptığı konuşma yeniden gündem oldu.

Özhaseki bu konuşmasında; “Devlete hainlik edenlerin çoğu üniversiteli… Allaha hamdolsun İmam Hatip gençliği güzel okuyor, önüne bakıyor, milletini seviyor, devletiyle de asla bir problemi yok” demektedir.

2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre, son üç yıl içinde Suriye’de şeriatçı terör örgütlerinin safında savaşmak üzere yaklaşık 10 bin Türk vatandaşı bu ülkeye gitti. (Hürriyet) Bu kişilerin en azından çoğunluğunun hangi okullarda eğitim gördüğü açık değil mi?

Veya 1990’lı yıllarda Güneydoğu’da Hizbullah militanı olarak terör estirenler… Veya Ankara Tren Garı patlaması benzeri terör eylemlerine imza atanlar… Veya FETÖ terör örgütünün saflarında Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı ABD hesabına 15 Temmuz darbesine katılanlar…

Veya bugün bütün İslam ülkelerinin başına bela olan terör faaliyetinde rol alanlar nasıl bir eğitimin sonunda ortaya çıkmışlardır? Üzerinde düşünülecek konu budur.

 Terör, günümüzde emperyalist devletlerin, gelişmekte olan ülkeleri denetim altında tutmak için kullandığı bir araçtır. Bu amaçla çok değişik örgütler kullanılabilmektedir. Bunların bazıları “sol” maskeli, bazıları “etnik” etiketli, ama bugün için çoğunlukla dinci örgütlerdir.

Bütün İslam ülkelerini kasıp kavuran teröre zemin yaratan etkenlerin başında bu ülkelerdeki çağdışı eğitim gelir. Ama bu çağdışı eğitimin Müslüman ülkelere ekonomik ve sosyal gelişmenin baltalanması anlamında verdiği zarar, terörün verdiği zararla kıyaslanmayacak ölçüde daha fazladı

Geriliğin zemini

Ülkemizde Siyasal İslam’ın eğitime yönelik politikasını, “çağdaş ve bilimsel eğitimi terk etmek” olarak tanımlayabiliriz. Bu politikayı, bir yandan medrese tipi okulları (İmam Hatip Okulları) yaygınlaştırmak, öte yandan aileleri çeşitli yollarla, çocuklarını İmam Hatiplere yollamak zorunda bırakarak öğrenci sayısını artırmak olarak özetleyebiliriz. Amaç, iktidarları için gerekli olan kitlesel desteği yaratmaktır. Başka da hiçbir “dertleri” yoktur.

Ama olan eğitime olmaktadır. Eğitimin dincileştirilmesi, ülkenin ihtiyacı olan genç kuşakların yetiştirilmesinden vazgeçmek anlamına gelmektedir. AKP iktidarının 17 yıllık pratiği bu konuda çarpıcı sonuçlara yol açmıştır.

PISA verileri bu açıdan son derece öğreticidir:

Açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırmadır.

Araştırmanın amacı, öğrencilerin okulda öğrendiklerini günlük yaşamda kullanma becerisini ölçmektir.

PISA’da esas olarak zorunlu eğitimin sonunda, örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Okuma Becerileri konu alanlarındaki yeterlilikleri ölçülmektedir.

PISA,  2000 yılında uygulanmaya başlamıştır. Ülkemiz de OECD üyesi olarak, eğitim düzeyinin yükseltilmesi amacıyla bu araştırmaya katılmaktadır. Üçer yıllık dönemler hâlinde uygulanan araştırmaya Türkiye, ilk kez 2003 yılında katıldı. Yani AKP iktidarının ilk yılında…

Bir de Dünya Ekonomik Forumunun gene benzer yöntemlerle ve aynı amaçla hazırladığı “Dünya Rekabet Edilebilirlik 2016 – 2017 Raporu” var elimizde. Türkiye orada 138 ülke arasında 104. sırada bulunuyor. Bu araştırmada daha da önemli olan Türkiye’nin yedi yıl içinde 77. sıradan 104. sıraya gerilemiş olmasıdır.

Türkiye açısından bütün bu veriler alarm verici niteliktedir. Nedenleri üzerinde düşünmek ve çözüm bulmak durumundayız.

AKP’nin eğitim politikasının fotoğrafı

PISA verileri ile bir bakıma, AKP iktidarının eğitim politikasının sonuçlarının ölçüldüğünü söyleyebiliriz. PISA verilerini ve AKP’nin eğitim alanındaki uygulamalarına ilişkin kimi bilgileri, birlikte incelemek son derece öğretici olacaktır

PISA sonuçlarına göre eğitimde Türkiye’nin yeri:

Yıl

Sıra

Araştırılan Ülke Sayısı

2003

34

41

2006

41

57

2009

42

65

2012

43

65

2015

50

70

Türkiye’nin Fen, Matematik ve Okuma yeterliliği konularında Dünyadaki yeri:

 

2003

2006

2009

2012

2015

Fen

33

43

43

43

52

Matematik

35

43

43

44

45

Okuma Becerisi

35

37

41

41

50

PISA’ya ait bu verileri, Türkiye’nin ekonomik büyüklük bakımından dünyadaki yeri ile kıyasladığımız zaman tablonun vahameti daha da vahim bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Türkiye cari fiyatlar üzerinden yapılan hesaplamalara göre Dünya’nın 17 veya 18. büyük ekonomisi, ama satın alma gücü paritesi üzerinden yapılan hesaplamalara göre ise dünyanın 13. büyük ekonomisidir.

Yani Dünyadaki gerçek yeri 13. sıra olan bir ülkeyi eğitimde, PISA’ya göre 70 ülke arasında 50. sıraya, Dünya Ekonomik Forumu’na göre ise 138 ülke arasında 104. sıraya oturtmak AKP iktidarının ne yaptığını gözler önüne seriyor.

Geleceğe değil geçmişe yatırım yapmanın sonucu

Bu resmi tamamlamak veya bu rakamların hangi anlayışın sonucu olduğunu anlamak bakımından AKP dönemine ilişkin bir veriye daha bakmak gerekiyor: AKP döneminde İmam Hatip Okullarının sayılarına…

Yıl

İmam Hatip Okulları Sayısı

İmam Hatip Okulları Öğrenci Sayısı

2003

440

71.000

2015

1017

546.000

2017

4000

1.300.000

İmam Hatip Okul sayısı 2003’ten 2017’e yaklaşık 10 kat artmış, aynı dönemde bu okullara giden öğrenci sayısı 18 kat artmış ama PISA sıralamasında Türkiye’nin yeri 34. sıradan 50. sıraya, Dünya Ekonomik Forumunun Raporuna göre ise yedi yıl içinde 77. sıradan 104. sıraya gerilemiş.

Bir de AKP’nin 2019 bütçesinde genel olarak geçmişin ihya edilmesine özel olarak ise İmam Hatiplere ayırdığı payı göz önüne alırsak, eğitimde dünyadaki yerimizin neden içler acısı durumda olduğunu anlarız.

Diyanet İşleri Bakanlığı bütçesi artı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Bütçesi (Başka bir ifadeyle Fak Fuk Fon Bakanlığı bütçesi) artı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi içinden İmam Hatip Okulları ile İlahiyat Fakültelerine ayrılan bütçe artı bütün okullarda din dersi öğretmeni olarak görev yapan kadrolara ayrılan bütçe artı devletin himayesi altında tarikat ve cemaatlere aktarılan kaynaklar…

Bütün bunların hepsini üst üste koyun, devletin Milli Eğitime ayırdığı kaynaktan çok daha fazlasına ulaşırsınız.

Yani AKP iktidarı geleceğe değil geçmişe yatırım yapmaktadır. Oysa PISA sonuç olarak bir ülkenin gelecek için yetiştirdiği genç kuşaklara yaptığı yatırımın sonuçlarını ölçmektedir.

Durum böyle olunca Türkiye’nin 138 ülke içinde 104. sırada olmasına şaşırmamak gerek…

Veya daha da basitleştirerek söyleyelim. Siz eğer İmam Hatip liselerine, Fen liselerine ayırdığınız payın 20 katını ayırırsanız eğitimdeki yeriniz ancak bu kadar olur.

Ve bunun ülkeye verdiği zarar, terörün verdiği zararla kıyaslanmayacak ölçüde daha büyüktür.