Tarihsel olarak ömrünü doldurmuş ve çöküşe giden bir gücün yaptığı her hamle, aldığı her tedbir, döner kendisini vurur, çöküşünü hızlandırır.
Bu genel doğrunun, ABD’nin bugünkü durumuna tamamen uyduğunu, yaşadığımız her gelişmeyle birlikte bir kez daha kanıtlandığına tanık oluyoruz.
Örneğin çöküşünü durdurmak, Çin, Rusya ve Avrupa gibi mevcut veya muhtemel rakiplerini kontrol altına almak amacıyla hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi, başarısızlığa uğramakla kalmadı, ABD’nin Batı Asya ve Kuzey Afrika’dan tamamen kovulmasına giden süreci başlattı.
Özel olarak bu proje kapsamında uygulamaya çalıştığı İkinci İsrail projesi ise Suriye ve Irak topraklarına gömülmüş bulunuyor.
Bırakalım İkinci İsrail projesini hayata geçirmeyi, ABD bugün Türkiye’yi kaybetmiştir. “ABD’nin sadık müttefiki”, artık Asya cephesindeki yerini almıştır. Türkiye, Rusya, İran, Irak ve dolaylı olarak Suriye arasında oluşan birlik, Dünyadaki gelişmeleri, ABD zararına doğrudan etkilemektedir.
ABD için kaçınılmaz son bugün düne göre daha büyük bir hızla yaklaşmaktadır.
Kararın anlamı
ABD temsilciler meclisinde kabul edilen “Ermeni Soykırımı” tasarısına da böyle yaklaşmak gerekir.
“Büyük Müttefik” bir kez daha ayağına düşüreceği bir taş kaldırmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “Perinçek-İsviçre Davası”nda verdiği kararın ardından Parlamentolarda alınan böylesi kararların en ufak bir kıymeti harbiyesi yoktur.
AİHM bir uluslar arası yargı kurumudur ve sözünü ettiğimiz davada “Ermeni soykırımı diye bir soykırım yoktur” demiştir; Bitti.
Onun için ABD Temsilciler Meclisi’nin kararı da aslında yok hükmündedir. Dolaysıyla bu karar üzerine çok fazla yazmanın bir anlamı da yoktur.
Ama söz konusu kararın Türkiye-ABD ilişkilerini bundan sonra nereye götüreceği önemlidir.
Türkiye’nin zorunlulukları
Türkiye’nin; gerek ekonomik çıkarları, gerekse güvenliğine yönelen tehditlere karşı izlemesi gereken politikalar açısından Asya’ya yönelmesi nesnel bir zorunluluktu. Son otuz yıl içinde bu zorunluluğun adım adım hayata geçtiğine şahit olduk.
Ama bununla birlikte ABD’nin “Üç İsrail Planı” kapsamında yaptıkları, FETÖ’yü desteklemesi, PKK’ya arka çıkması, Türkiye’ye boyun eğdirmek amaçlı ekonomik operasyonları; Türkiye’nin Asya’ya yönelmesini hızlandırmıştır.
Temsilciler Meclisi’nin şimdi Ermeni sorunu konusunda aldığı kararın da farklı bir sonucu olmayacaktır.
ABD bu kararla, Türkiye’ye düşman konumda olduğunu bir kez daha göstermiştir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, Türkiye cephesinde de ABD’ye ilişkin kanaat bu kararla birlikte daha da netleşmiştir.
Bugün Türkiye, söz konusu karar öncesine göre ABD’den daha uzaktadır.
Türkiye ne yapmalı
Önemli olan Türkiye’nin ne yapacağıdır.
Birinci olarak Türkiye’yi yönetme konumunda olanlarım bu sözde Soykırım konusunda her şeyden önce kendi kafalarının net olması gerekir.
AİHM’de karara bağlanan Perinçek-İsviçre Davası’nın ardından bu konuda devlet yetkililerinin söyleyecekleri tek şey, bu Mahkeme Kararı’na gönderme yapmak olmalıdır. Onun ötesindeki her laf boştur.
Bundan başka Türkiye başka etkili tedbirlerle ABD’ye hak ettiği cevabı verebilir. Uluslar arası koşullar uygundur ve Türkiye’nin eli güçlüdür.
Sayın Cumhurbaşkanı, 13 Kasım’da yapmayı düşündüğü Washington ziyaretini, ABD bu konuda geri adım atana kadar erteleyebilir.
İncirlik üssünün ve Malatya’daki radar üssünün Türk Silahlı Kuvvetlerine devredilmesi hamlesi de düşünülebilir.
Şam ile doğrudan ilişki, ABD’nin bu hamlesine Türkiye’nin vereceği bir başka önemli cevap olacaktır.
Unutulmaması gereken gerçek şudur: ABD güçsüzdür ve şaşkındır. Türkiye ise bugün düne göre uluslararası arenada daha güçlüdür.
ABD’nin hamlesi, Türkiye lehine kazanımlara dönüştürülebilir.