Maurice Ralph Hilleman adını ilk defa doktor arkadaşım Faruk Yanık’ın daha yeni Facebook’ta yaptığı bir paylaşımda okudum:
“Bir adam düşünün, tek başına, 20. yüzyılda yaşamış diğer bütün bilim insanlarından daha fazla hayat kurtarmış ancak hiçbir keşfine ya da icadına kendi adını vermemiş olsun.
Bu nasıl olur dediğinizi duyar gibiyim.
Hemen hemen hepsi ölümcül olan kızamık, kabakulak, hepatit A, hepatit B, su çiçeği, menenjit, zatürree ve H. influenza’nın yol açtığı hastalıklar gibi pek çok hastalığa karşı 40’dan fazla aşı icat etmiştir, geliştirmiştir.
Günümüzde sağlıklı bireyler için gerekli görülen 14 aşıdan 8’ini o icat etmiştir.
30 Ağustos 1919 tarihinde doğup, 11 Nisan 2005 tarihinde hayata gözlerini yuman Hilleman, bilinen en disiplinli ve otoriter bilim insanlarından biriydi.
Tüm insanlık adına insanlığa yaşamını adamış şahsiyetiniz ve yüksek hizmetleriniz önünde her şerefli insanın yapması gerektiği gibi saygıyla eğiliyorum.”
Rushmore dağındaki heykeller
Faruk arkadaşımın bu paylaşımını okuduktan sonra internette küçük bir araştırma yaptım Doktor Hilleman hakkında. 1919 yılında ABD’de Miles City’de doğuyor. Doğumunda annesini ve ikiz kız kardeşini kaybetmiş. Diğer yedi kardeşiyle birlikte bir akrabalarının çiftliğinde geçmiş çocukluğu. Sıkıntılar içinde geçen öğretim hayatının sonunda doktor olarak yaptığı çalışmaların özetini yukarda okudunuz.
ABD’nin; George Vaşington, Thomas Jefferson gibi ülkesinin bağımsızlık savaşı önderleri ile 1860’lardaki Özgürlük Savaşı’nın kahramanı Abraham Lincoln’un Rushmore dağının kayalarına oyulan dev heykelleri, dünyadaki en büyük heykellerdir. Adı geçen şahsiyetler sadece kendi ülkeleri için değil yaptıkları ile bütün insanlık için önemlidirler. Ben şahsen Dr. Hilleman’la ilgili bilgileri edindikten sonra onun, sadece ABD açısından değil, bütün insanlık açısından daha az önemli olmayan bir “kahraman” olduğunu ve Rushmore Dağı’ndaki dev anıt heykeller içinde Doktor Hilleman’ın olmamasının da büyük bir eksiklik olduğunu düşündüm.
Doktor Hilleman 1957 yılında toplam olarak bir milyondan fazla insanın ölümüne yol açan “Hong Kong gribi”, daha ülkesine ulaşmadan geliştirdiği aşıyla milyonlarca insanın hayatını kurtarmış.
Gene bulduğu kızamık aşısıyla her yıl ölümünü önlediği insan sayısı dünyada, yaklaşık olarak bir milyon kişi olarak tahmin ediliyor. Diğer aşılarıyla hayatını kurtarmaya devam ettiği insan sayısını varın siz düşünün.
Çocukluk çağının üçlü aşısı olan ve bir defada uygulanan kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşısı ile dünyanın ilk lisanslı kanser aşısı olan ve tavuk lenfomasına karşı kullanılan koruyucu aşıyı da bulan kişi de Dr. Hilleman…
Bütün bunların yanı sıra Faruk arkadaşımın da dikkat çektiği üzere Doktor Hilleman’ın bütün bu büyük buluşları gerçekleştirirken adını hiç öne çıkarmaması, bulduğu hiçbir aşıya kendi adını (oysa bilindiği üzere oldukça yaygın bir uygulamadır) vermemesidir.
İnsanı insan yapan en yüce hasletlerin başında “başkaları için yaşamak” gelir. Dr. Maurice Ralph Hilleman böyle bir insan tipinin seçkin örneklerindendir.
Şehit kimdir?
Türkiye’de son Koronavirüs salgınında enfekte olan doktor ve diğer sağlık çalışanı sayısı 29 Nisan itibariyle Sağlık Bakanı Koca’nın verdiği rakama göre 7 bin 428’dir. TTB, 14 Nisan itibariyle 14’ü doktor toplam 24 sağlık çalışanının hayatını kaybettiği bilgisini verdi.
Unutulmaması gereken nokta şudur: Bu insanlar, genel bir salgının vurduğu kişiler değil, başkaları bu salgının kurbanı olmasın diye mücadele ederken hasta olmuş ve ölmüş kişilerdir. Yani “başkaları yaşasın diye verilen mücadelenin” kayıpları ve kurbanlarıdır.
Sadece Türkiye’de değil başka ülkelerde de benzer durumların söz konusu olduğunu biliyoruz. İtalya’da salgına karşı mücadelede hayatını kaybeden doktor sayısının 100’ün üzerinde olduğu haberlerde sık sık söyleniyor.
Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu adını, sanıyorum son salgına karşı mücadelede hayatını kaybeden ilk bilim adamı olduğu için bütün Türkiye duydu. Prof. Taşçıoğlu ve salgına karşı mücadelede en ön safta mücadele ederek ölen diğer sağlık çalışanlarımız, Milletimizin şimdi topyekun vermekte olduğu mücadelenin kahramanlarıdır.
Onlar şimdi bütün Türkiye’ye, başkalarının geleceği için kendini feda etme kültürünün son örneklerini sunuyorlar.
İran, salgına karşı mücadelede hayatını kaybeden sağlık emekçilerinin “şehit” olduklarını ilan etti.
Türkiye’de de bazı meslek kuruluşlarımızın ve Partilerimizin de bu yönde önerileri oldu. “Şehitlik”, ülkesi ve milleti için hayatını feda eden kişilere toplumun gösterdiği vefanın ifadesidir.
Koronavirüs salgınına karşı mücadele ederken hayatını kaybeden sağlık emekçilerimiz, tıpkı Kurtuluş Savaşımızda vatanı savunurken veya Bölücülük ve FETÖ’cü gericilikle mücadele ederken hayatını kaybeden kahramanlarımız gibi “şehit” olmuşlardır.
Onlara gereken vefayı göstermek hepimizin boynunun borcudur.