(Geçen hafta yitirdiğimiz Ulusal Kanal emektarlarından, değerli arkadaşım Hüseyin Mert’in anısına saygıyla…)
12 bin yıllık uygarlığa ev sahipliği yapan bir coğrafyada yaşıyoruz. Yazılı tarihten önceki döneme ilişkin bilgilerimiz, arkeoloji ve antropoloji bilimlerinin günışığına çıkardığı verilerle sınırlı. Ama yaklaşık yedi bin yıllık bu dönem; insanlığın hafızasında “kaybolan cennet” olarak yaşamaya devam ediyor. Ve sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya uğruna yürütülen mücadelenin, en önemli esin kaynaklarından biri olmak işlevini sürdürüyor.
Sonraki 5000 yıllık Uygarlık Tarihi ise aynı zamanda sınıf mücadeleleri tarihidir. İnsanlık, kaybettiği Cennet’ini yeniden bulmak için tam beş bin yıldır baskıya, zulme, eşitsizliğe ve sömürüye karşı mücadele ediyor. Bu mücadelenin öncüleri ve kahramanları ise halkların hafızalarına kazındı. Aradan yüzyıllar ve bin yıllar geçtiği halde unutulmadılar.
Hz. Muhammedin önderlik ettiği Uygarlık Devrimi’nin önde gelen isimlerinden biri de Ebu Zer Gıffari’dir. O da ahlakı, kararlılığı ve son nefesine kadar davasına bağlılığı ile unutulmayanlardandır. Anadolu’da özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde yaygın olarak kullanılan “Abuzer” adı, Ebu Zer’den gelmektedir.
Kısa hayat hikâyesi
Müslüman olan dördüncü kişidir. Müslüman olduğunda 30 yaşındaydı. Hz. Muhammed Ebu Zer’e; “Hemen memleketine dön, sakın Mekkelilere Müslüman olduğunu söyleme” der. Ebu Zer ise o sırada Müslümanlara yasak olan Kabe’ye gidip yüksek sesle Müslüman olduğunu söyler. Saldırıya uğrar. Linç edilmekten Peygamberin amcası Abbas’ın müdahalesi ile kurtulur.
Savaşçı ve yağmacı Gıffar kabilesinden. Kendisi de Müslüman olmadan önce doğal olarak yağmacı. Üçüncü Halife Osman zamanında Şam’a sürüldü. İkamet ettiği Cebelü Amil bir müddet sonra Ali taraftarlarının en yoğun olduğu bir yer haline geldi. 10 yıl Şam’da kaldı.
Halk tarafından sevildi. Halk fetva için Muaviye’ye değil Ebu Zer’e gidiyordu.
Mısır’ın ve Kıbrıs’ın fethine katıldı. Fetih sonrası elde edilen ganimetlerin bölüşümünde Muaviye’yle ters düştü.
“Ebu Zer burada kalmaya devam ederse bütün Şam’ı sana karşı hale getirecektir” şikayeti üzerine Muaviye tarafından Medine’ye geri gönderildi. Ama bir müddet sonra Medine’den Rebeze’ye (bir çöl köyü) sürüldü. İki yıl sonra Rebeze’de yoksulluk içinde öldü.
Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin değerlendirmeleri
“Bir insan yeryüzünde onun adı son kez anılıncaya kadar yaşamaya devam eder” özdeyişini hatırlayacak olursak, Ebu Zer’in insanlık tarihinin ölümsüzleri arasında olduğunu söyleyebiliriz. Katıldığı Devrim’in önderleri Hz. Muhammed ve Hz. Ali, Ebu Zer’in seçkin niteliklerini özellikle belirtme ihtiyacı duymuşlar ve takdir etmişlerdir.
“Gök kubbenin altında, yeryüzünün üstünde Ebu Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur.” (Tirmizi, Menakıb 35; İbn Mace, Mukaddime 11)
“Ebu Zer, yalnız yürür, yalnız ölür, yalnız haşredilir.” (Hz. Muhammed)
“Allah yolunda yürürken kınayanların sözlerinden etkilenmeyen, ben de dahil, tek kişi kaldı: Ebu Zer.” (Hz. Ali)
“Ebu Zer ahlakı”nın yedi ilkesi
1.Yoksullara merhametli davran, onlarla oturup kalk,
2.Kendinden düşük mertebede olanlara bak, senden yukarı mertebede olanlara bakma,
3.Kimseden bir şey isteme,
4.Kendilerinden uzakta da olsan, mahremlerine, akrabalarına iyilik ve ilgi göster,
5.Sonucu acı da olsa hakkı dile getir, gerçeği söyle,
6.Allah’ın iradesine uygun olanı söyleyeceğin zaman seni kınayacakların kınamalarını asla dikkate alma,
7.“La havle vela kuvvete illa billah” (Nihai kotarım gücü sadece Allah’ındır) sözünü çok tekrar et.
Bu ilkeler yoksulların, sıradan insanların, emekçilerin; kimseye minnet etmeden eşit, özgür ve başı dik bir dünyada yaşama isteğinin ve bugünün diliyle söyleyecek olursak son sözün daima millet tarafından söyleneceğine olan derin inancın ifadesidir.
Hayat felsefesi
Ebu Zer’e atfedilen ve Müslüman olduktan sonra ölümüne kadar kendisine yol gösteren hayat felsefesi ise şu sözlerde özetlenmektedir:
“Ey Ebu Zer! Gemiyi sağlam tut, çünkü deniz derindir. Yükünü hafiflet çünkü yolculuk uzundur. Azığı kuvvetli tut, çünkü yol zorludur. İş ve eylemlerinde samimi ol, çünkü eleştirecek olanın bakışı çok keskindir.” (Heytemi, Ez-zevacir, 1/23; el-aktaş,103. Aktaran Yaşar Nuri Öztürk, Ebu Zer; s. 135)
“Ümeyye oğulları beni yoksulluk ve ölümle tehdit ediyorlar. Yemin olsun ki, benim için yerin altı üstünden, yoksulluk da zenginlikten daha hayırlıdır.” (Ebu Nuaym, Hiyetü’l Evliya, 1/162; el Aktaş, Ebu Zer, 295; Aktaran Yaşar Nuri Öztürk, Ebu Zer, s. 172)
İşte bu özellikleriyle Ebu Zer; bugün de mücadelemizde bize yol gösteren, geçmişin unutulmayan “dava adamlarından” ve halk kahramanlarındandır.
Ve bizler Hüseyin Mert gibi arkadaşlarımızın hayat pratiklerinde o büyük mirasın hala yaşadığına tanıklık ediyoruz.