18 Ekim günü KKTC’de ikinci turu yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bir seçim olmanın ötesinde anlamlar taşıyor. Öncelikle yeni Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ı, seçim zaferinden dolayı kutluyoruz.
İlk tur sonunda sayın Ersin Tatar oyların % 32.34’ünü, eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ise oyların 29.84’ünü almıştı. Üçüncü sırada olan ve ikinci turda Akıncıyı destekleyeceğini açıklayan CTP adayı Ersin Erhüman yüzde 21.67, gene ikinci turda Akıncıya desteğini açıklayan Kudret Özersay yüzde 5.74 oy almıştı.
Sadece bu tabloya bakarak bir çok kişi, ilk turun sonuçlarından hareketle yüzde 60’a yaklaşan oy potansiyeli ile Mustafa Akıncı’nın, ikinci turda seçimi rahatlıkla alabileceğini düşünmüştü. Ama öyle olmadı, fena halde yanıldılar.
İlk turda kendi siyasi eğilimine uygun olarak oy kullanan Kıbrıs Türk seçmen, ikinci turda, bağımsız KKTC ile Rum kesimine bağlanmak, Türkiye’den yana olmakla Türkiye’ye karşı olmak, Doğu Akdeniz’de Türkiye ile başını ABD’nin çektiği Batı ittifakı arasında Deniz yetki alanları mücadelesinde taraf olmak seçenekleri ile karşı karşıya gelince Parti farkları önemini kaybetti.
Kıbrıs Türkleri KKTC ve Türkiye’den yana olmak ya da ABD, AB, Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’dan yana olmak seçeneklerine göre oyunu kullandılar. Kazanan KKTC ve Türkiye oldu.
KKTC’nin tanınması
Şimdi KKTC’nin uluslararası alanda tanınması için kolları sıvamak zamanıdır. Bu konuda da en büyük görev Türkiye’ye düşüyor.
Türkiye’nin de bu konuda sonuç alabilmesi için, Suriye, Mısır ve Kırım politikalarını acilen gözden geçirmesi ve yanlışlarını düzeltmesi gerekiyor.
Şam ile el sıkışmak, Mısır’ın meşru hükümetiyle normal diplomatik ilişkileri yeniden kurmak ve Kırım’ın Rusya toprağı olduğu gerçeğini kabul etmek!…
Bu konularda atılacak doğru adımlar, KKTC’nin uluslararası alanda tanınmasını kolaylaştıracaktır.
18 Ekim dersleri
Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçimleri dünyamızın ve bölgemizin içine girdiği yeni dönemi bir kez daha gözler önüne serdi.
1.Batı dünyasının, dünyanın hegemonu olduğu dönem geride kalmıştır. Mustafa Akıncı, bundan dört yıl önce Batı’nın programını uygulamak hedefiyle ve Avrupa ve ABD’nin büyük desteği ile seçimi almıştı. Bu programı ne kadar uyguladı o ayrı mesele ama son beş yıl içinde, özellikle Türkiye’de yaşanan gelişmeler sonucu bir daha seçilebilme olanağını kaybetmişti. Seçim sonuçlarıyla bunu gördük.
Ve bir kez daha gördük ki ABD ve Batı dünyası, artık bölgemizdeki gelişmelere yön verebilme kabiliyetini kaybetmiştir. Özellikle ABD’nin, son yıllarda peş peşe aldığı yenilgilerine yeni bir tane daha eklenmiştir.
2.Gelişmekte olan dünyada vatanseverlik yükselmektedir. Batı emperyalizminin hegemonyacı politikalarına karşı milli devletlerin bağımsızlıklarına, egemenliklerine, doğal zenginliklerine ve ekonomilerine sahip çıkma ve kendi aralarında dayanışma eğilimi güçlenmektedir. Tatar’ın seçilmesi, Kıbrıs Türk halkının da bu eğilimin içine güçlü bir şekilde girdiğini göstermiştir.
3.Seçim sonuçları ile birlikte Kıbrıs Türk halkı, Türkiye ile daha sıkı dayanışma ve birlik yönünde iradesini ortaya koymuştur. Ve bugünün koşullarında Türkiye ile birleşmek, yükselen Asya ile birleşmektir. Kıbrıs Türk’ü AB pasaportuna “Hayır” demiştir.
4.Sayın Ersin Tatar’ın kazanması ile birlikte Türkiye Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları konusunda yürüttüğü mücadelede çok önemli bir avantaj elde etmiştir. Türkiye, şimdi önümüzdeki dönem daha da şiddetleneceği belli olan bu büyük mücadelede çok önemli bir mevzi ele geçirmiştir.
5.Kıbrıs seçimlerinin Türkiye’nin iç siyaseti açısından en önemli dersi ise, ABD’ye ve Avrupa’ya bel bağlayarak iktidar olma hesabı yapanların ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduklarının ortaya çıkmış olmasıdır. Kafkaslardan Kıbrıs’a, Doğu Akdeniz’e ve Suriye’ye ve Kuzey Irak’a uzanan geniş bir alanda, emperyalizm ile karşı karşıya geldiğimizi gören millet nihai kararını buna göre vermektedir. Onun için iktidarın çeşitli alanlarda yaptıkları yanlışlara ve bu yanlışlara karşı yükselen halk tepkisine bakarak, Batı’nın da desteği ile iktidar olacakları hesaplarını yapanlar fena halde çuvallamaya mahkûmdurlar.
Halkımız, bağımsızlığın, ülke bütünlüğünün ve milli birliğin olmadığı koşullarda yaşama hakkı başta olmak üzere en temel hakların ortadan kalkacağını, hem kendi tecrübesinden hem de dünyanın dört yanında yaşananlardan biliyor.
Onun için ülke içindeki olumsuzlukların doğurduğu tepkiler ve öfkeler önemlidir ama belirleyici değildir. Kıbrıs seçimleri, bu gerçeği çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir.