Meşhur basitleştirmedir; Karl Marks, üretim araçlarındaki gelişmeler ile toplumsal sistemler arasında bir ilişki olduğu fikrine kanıt olarak el değirmeninin Köleci topluma, yel (veya su) değirmeninin Feodal topluma, buharlı değirmenin ise Kapitalist topluma denk geldiğini söylemişti.
“Yapay zekalı değirmen” tabirini hiç duymadım ama günümüzdeki yaygın kullanımından hareketle değirmen işlevi gören fabrikalarda da yapay zekanın kullanılmaya başlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yapay zekâ, üretim araçları alanındaki gelişmede bir “Devrim”dir. Bu konuda şimdi en öndeki ülke olan Çin’e ait bazı bilgileri hatırlattıktan sonra, bu “Devrim”in ne anlama geldiği ve “Yapay zekâlı değirmen”in hangi sosyo ekonomik sisteme karşılık geldiği sorusuna geçebiliriz.
Çin’de yapay zeka
Çin Halk Cumhuriyeti, yapay zekayı hayatın her alanında kullanmada şu anda dünya lideri. 5G teknolojisi, yapay zekâda gelinen aşamanın bir ürünü. ABD’nin, Çin teknoloji şirketi Huawei’ye karşı aldığı önlemler de bu alanda geride kalmışlığın doğurduğu telaşın sonucu.
Çin, 2020 yılında AR-GE harcamalarına 330 milyar dolar ayırdı. Ayrılan kaynakların devasa büyüklüğünden daha önemli olan, AR-GE çalışmalarına yıllar içinde ayrılan paydaki büyük artıştır. Çin, 1988 yılında AR-GE çalışmalarına 9 milyar Yuan ayırmışken, 2017 yılında ise 1 trilyon 766 milyar 600 milyon Yuan ayırmıştır. 30 yılda yaklaşık 200 katlık artış! Patent başvurularının (yeni buluş) sayısı, 1988 yılında 4 bin 780 iken, 2017 yılında 1 milyon 381 bin 594’e yükselmiş. Yaklaşık 300 katlık bir artış da burada var. Ve böylece Çin bu alanda da dünyada 1. sırayı almış durumda.
Sadece Huawei 2019 yılında AR-GE harcamalarına 19 milyar dolar ayırdı. Ama belki de daha çarpıcı olan, şirketin AR-GE personel sayısının 96 bin olması ve bunun tüm çalışanlarının yüzde 46’sını oluşturmasıdır. Buradan hareketle yakın bir gelecekte hemen hemen bütün alanlarda, AR-GE faaliyetlerinde istihdam edilen çalışan sayısının çoğunluk hale geleceğini söyleyebiliriz. Kısacası basit kol gücüyle çalışan ve diğer “beyaz yakalı” işçilerin yerini; “yaratıcı” faaliyette bulunan insan alıyor.
Çin’in AR-GE alanında 2020 yılı itibariyle istihdam ettiği insan sayısı 4.5 milyon kişiye ulaşmış durumda. Bu rakamın önümüzdeki yıllar içinde katlanarak artacağı da rahatlıkla söylenebilir.
Yapay zekâ teknolojisinin uygulandığı fabrikalarda istihdam edilen işçi sayısı % 30 – % 40 oranında azalıyor, buna karşılık üretim % 50 – % 70 oranında artıyor. Bazı işyerlerinde kol emeği gerektiren işler tamamen “yapay zekalı makineler” tarafından yapılıyor. Örneğin Qingdao limanında yükleme boşaltma işlerini yapan vinç operatörlerinin yerini, makineler almış durumda ve şimdi, çok daha kısa süre içinde çok daha büyük miktarda işlem hatasız olarak yapılabiliyor. Gecenin karanlığında elektrik ışığına ihtiyaç duymayan ve aynı hızla işlerini yapmaya devam eden yapay zekâlı makineler!
Çin şehirlerinin caddelerinde artık sürücüsüz taksilerin ilk uygulamaları yapılıyor. Yakın bir gelecekte bildiğimiz taksicilik tarihe karışacak. Hiçbir çalışanın ve kasanın olmadığı marketler müşterilerine hizmet veriyor. Sokaklarda 5G polis devriye robotlarının dolaştığına rastlanıyor artık. Vd.
(Bu yazıda Çin ile ilgili olarak verilen bütün bilgiler, Aydınlık gazetesinin 21 Kasım tarihli sayısının “Akıllı Dünyanın Habercisi” başlıklı ekinden alınmıştır.)
Geleceğin toplumu
Bir yandan insanı, kol işçiliğinden ve basit büro işlerinden kurtaran yapay zekalı makinelerin hayatın her alanında kullanılması, öte yandan bu gelişmeyle birlikte üretimin tarımda ve sanayide çok büyük miktarlarda artması. Yapay zekânın şimdiden görülmeye başlanan sonuçları bunlardır.
Sınıf farklarını doğuran tarihsel gelişme, insanın tarım ve hayvancılığa geçişle birlikte kendi ihtiyaçlarının üzerinde üretmeye başlamasıdır. Bir yandan bireysel zorunlu ihtiyaçların üzerinde bir üretim var ama öte yandan bu üretim, bütün insanların tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyede değil. İşte bu durum tarihsel olarak sınıfların ortaya çıkmasına, hakim duruma geçen küçük bir azınlığın, çalışan sınıfların artı ürününe – değerine el koymasına yol açtı.
Aynı şekilde bütün insanların tüm ihtiyaçlarının karşılandığı bir üretim seviyesi ise sınıfları ortaya çıkaran nesnelliği yok eder. “Herkesin yeteneğine göre çalıştığı ve herkesin ihtiyacı kadar pay alabildiği” bir sistemde sınıflar da olmayacaktır. Ve bu sistemde yönetilen, insanlar değil makineler olacaktır.
Bütün insanların yaratıcı faaliyetlerde, sosyal bilimler dahil bütün bilim dallarında bilimsel araştırmalarda bulunduğu ve yeteri kadar “boş zamanı” olduğu için herkesin ilgili olduğu kültür, sanat, spor faaliyetlerinde bulunduğu bir geleceğin önümüzde olduğunu şimdi daha büyük bir güvenle söyleyebiliriz.
Yapay zekâ, işte bu toplumsal sistemin kapısını aralayan üretim aracıdır. Üretimde ve toplumsal hayatın bütün diğer alanlarında yapay zekânın kullanılmaya başlaması; insanlığın, çalışan sınıfların baskılanması ve sömürülmesine dayanan sınıflı toplum döneminin son aşaması olan Kapitalist sistemi de geride bırakacağı anlamına geliyor.
Onun için arkada kalan toplumsal sistemlerin hangi değirmene denk geldiği benzetmesinden hareketle, “yapay zekâlı değirmen”in de sosyalist sisteme ve giderek sınıfsız ve sömürüsüz bir geleceğe denk düştüğünü söyleyebiliriz.
29 Kasım 2020