Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Türkiye’de sorunların kaynağının 1960 yılından beri darbeciler tarafından yapılan Anayasalar olduğunu ve yeni bir Anayasa için çalışmaya Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarının da görüşünü alarak başlayacaklarını’ açıkladı.
Ardından Devlet Bahçeli, yeni Anayasa’nın bir ihtiyaç olduğunu ve MHP olarak bu yönde çalışmaya hazır olduklarını söyledi.
Mevcut durumda istediğini yapabileceği meclis çoğunluğuna ve dilediğini olabildiğince hızlı bir şekilde hayata geçirmesine olanak sağlayan Cumhurbaşkanlığı sisteminin varlığına rağmen, Cumhurbaşkanının ağzından dile getirilen şikayet ve niyetin ne anlama geldiği üzerinde durmak gerekiyor:
1961 Anayasası
Önce Türkiye’nin, gerçekten askeri yönetimlerin yaptığı Anayasalarla mı yönetildiği iddiasına gelelim: 1961 Anayasası üzerinde çok durmaya gerek yok; hazırlanmasına toplumun bütün kesimleri aktif olarak katıldı. Ve bu Anayasa herkesten çok, Amerikancı darbecileri rahatsız etti. Önce 12 Martçılar, Anayasa’nın Türkiye’ye bol geldiğini ileri sürerek bir dizi değişiklik yoluna gittiler.
Ardından 12 Eylül’ün darbeci “Bizim Oğlanları” ise o Anayasayı tamamen kaldırdılar. Öte yandan askeri yönetimin hazırladığı 1982 Anayasasının, Türkiye’yi sonuç olarak AKP iktidarına götüren yolu açtığı ise bir başka gerçektir.
Kısacası 1960’da bir halk hareketinin ürünü olan Anayasa, iki Amerikancı darbe tarafından yürürlükten kaldırılmış oldu.
1982 Anayasası
Öte yandan Sayın Erdoğan’ın açıklaması bir başka yanıyla da mevcut gerçeği yansıtmıyor. Bugün yürürlükte olan mevcut Anayasa’nın, 1982 yılında askeri yönetim tarafından yapılan Anayasa ile bir ilgisi kalmamıştır.
Söz konusu Anayasa yıllar içinde defalarca (40’a yakın) değiştirildi. 2011 yılı itibariyle 177 maddenin 113’ü değiştirilmişti. Sonraki yıllarda da değişiklikler yapılmaya devam edildi. Kalan maddeler, bütün anayasalarda üç aşağı beş yukarı aynı ifadelerle yer alan bazı genel düzenlemeler ve hükümler.
AKP’nin 18 yıllık iktidarı döneminde Anayasa değişikliği için tam üç sefer referanduma gidildi. 21 Ekim 2007 yılında Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, 12 Eylül 2010’da yüksek yargının FETÖ tarafından ele geçirilmesine olanak tanıyan düzenleme ve 2017 yılında Başkanlık Sistemi düzenlemesi referandum yoluyla gerçekleştirildi.
Kısacası mevcut Anayasa, bir AKP anayasasıdır. Sıkıntı varsa AKP’nin adresi başka yerde değil kendisinde araması gerekir.
İkinci olarak sayın Cumhurbaşkanı, daha yeni, “Hamdolsun Cumhuriyet tarihinin en başarılı 18 yıllık dönemini yaşattık” dedi. Şimdi de “yaşadığımız sıkıntıların sebebi mevcut Anayasadır” diyor.
Bu sözler aslında, “Cumhuriyetin en başarılı 18 yılını yaşadık” ifadesinin doğru olmadığının itirafıdır. Sıkıntının nedenini Anayasa’da aramak ise gerçeği başka yerde aramaktan başka anlama gelmez.
Anayasa mirası
Gerçek; Cumhurbaşkanlığı sistemi dahil, AKP’nin yaptığı Anayasal düzenlemelerin Türkiye’nin dokusu ile uyuşmadığıdır.
Türkiye’nin 150 yılı bulan bir Meclis sistemi geleneği vardır. Güçlü bir Meclis ve bu Meclise karşı sorumlu olan Hükümet, Türkiye’nin 200 yıllık demokrasi mücadelesi içinde olgunlaştırdığı kendine özgü çözümdür.
Türkiye, Birinci ve İkinci Meşrutiyetlerden geçerek Cumhuriyet döneminde daha da olgunlaştırarak kendi sistemini yarattı.
AKP, tek adam yönetimi özlemiyle bu 150 yıllık geleneğe ve mirasa sırtını döndü. Şimdi Meclise karşı sorumluluk taşımayan bir Cumhurbaşkanlığı Kabinesi sistemi ile yönetiliyoruz. İki yıl oldu ama bu sistemin Türkiye’nin dokusuna uymadığı ve yaşanan sıkıntıların asıl nedenlerinden biri olduğu ortaya çıkmıştır.
Fakat sayın Cumhurbaşkanı’nın kastettiği sıkıntı bu değildir. Kastedilen tek adam yönetiminin önünde hala ayak bağı olan engellerin temizlenmesidir. İşte, hayata uymayan da bu özlemdir. Türkiye, bu yöndeki gayretleri boşa çıkartacak birikime sahiptir.
İçerde ve dışarda büyük sorunlarla karşı karşıya olan Türkiye’nin ihtiyacı bir an önce bütün toplum kesimlerinin sesini duyurabildiği, temsilcileri aracılığı sesini ilgili mercilere ulaştırdığı, sıkıntıların ve sorunların çözümüne milletin bütün kesimlerini katmayı hedefleyen ve Meclisin yürütme üzerindeki denetimini mümkün kılan güçlendirilmiş demokratik Parlamenter sistemdir.
Cumhurbaşkanı ve Hükümet bu gerçeği görmediği müddetçe Anayasa konusunda atacakları her adım, var olan “sıkıntının” daha da büyümesinden başka bir sonuca hizmet etmeyecektir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında 2011 -2013 yıllarında, Milletimizin “Milli Anayasa hareketi” ile akamete uğrattığı Anayasa girişimlerine gönderme yapması “Yeni Anayasa” ile neyin kastedildiği konusunda bir fikir veriyor. Son iki ay içinde ülkeye giren 20 milyar dolar sıcak paranın ifade ettiği tehdit de, durup dururken dillendirilen “Yeni Anayasa” söyleminin ardındaki niyetleri anlamaya yarayacak bir başka ipucu…