4 Şubat günü İskilipli Atıf Hoca, idam edilişinin 85. yıldönümünde mezarı başında anıldı. Kurtuluş Savaşına karşı düşmanca faaliyetlerinin ardından halkı Cumhuriyet’e karşı isyana teşvik suçundan 4 Şubat 1926 yılında Ankara’da idam edilen Atıf Hoca’nın mezarı başında toplanan zevatın kimlikleri, siyasi iktidarın bilinçli bir eylemi ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor:
-Çorum Valisi Mustafa Çiftçi,
-AKP Çorum Milletvekili Erol Kavuncu,
-Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın,
-Çorum Hitit Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk,
-İskilip Kaymakamı Muharrem Ergül.
Siyasi iktidarın kararı olmadan bu isimlerden oluşan bir ekip, hele hele İskilipli Atıf
Hoca gibi ismi etrafında son yıllarda çokça tartışmaların olduğu bir kişinin mezarına anma için gitmez. Bu fotoğrafla,Yeni Anayasa tartışmalarının yapıldığı ve sosyal medyada “Anayasamız Kuran’dır” kampanyalarının başlatıldığıbugünlerde laik cumhuriyete meydan okunmuştur.
Atıf Hoca’nın kimliği
Bu olayın gerçek anlamını tam olarak anlayabilmek için İskilipli Atıf Hoca’nın kim olduğunu hatırlamak gerekir.
İskilipli Atıf Hoca’nın sicilinde birinci olarak 31 Mart gerici isyanına katılmak ve Mahmut Şevket Paşa suikasti ile ilişkili görülmekten Sinop’a sürülme var. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İstanbul’da Milli Kurtuluşçulara karşı savaşan ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası etrafında toplanan ekibinönde gelen isimlerindendir. 1919’da, son Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin başkanı olduğu Müderrisler Cemiyeti’nin ikinci başkanıdır. Bu Cemiyet, 26 Eylül 1919 günü yayınladığı bir bildiri ile Kuvvayı Milliyecileri, “aldanmışlar”, “adi eşkiyalar”, “kudurmuş haydutlar” olarak niteler.
“Müderrisler Cemiyeti” daha sonra “Teali İslam Cemiyeti” adını alır. İskilipli Hoca Cemiyetin Genel Başkanıdır. İngiliz Muhipleri Cemiyeti ile ilişkidedir. Teali İslam Cemiyeti’nin 30 Ağustos 1920 günü yayınladığı ve Yunan uçakları tarafından Anadolu’da işgale karşı savaşan halkın bulunduğu bölgelere atılan bildirilerde yer alan şu ifadeler İskilipli Atıf Hoca’nın neler yaptığı konusunda yeterli bilgiyi vermektedir:
“İngiltere ve Fransa gibi muazzam ve muntazam devletlere meydan okuyorlar. Bu yüzden İngilizleri kızdırıp üzerimize Yunanları musallat ettiler. … Bir taraftan Yunanlarla savaşıp diğer taraftan kaçıyorlar… Düşünmüyorsunuz ki Yunanlara fazla zayiat verdirmek bile bundan sonra bizim için hayırlı ve menfaatli bir şey olmaz.”
“Elinize aldığınız fetvayı şerif ki Allahın emridir, okuduğunuz hattı münif ki halifemizin, padişahımızın fermanıdır. Siz, Allah’ın emrine, Halifenin fermanına uyarak bu canileri, bu katil canavarları, daha ziyade yaşatmamakla memur ve mükellefsiniz.”
Kurtuluş savaşına karşı bu kadar açıkça ve düşmanın safında yer alarak mücadele eden kişinin savaş sonrasında Anadolu’da kalabilmesi, sadece Cumhuriyeti kuran kadroların geçmişin defterlerini çok fazla karıştırmak yanlısı olmadıklarını ve herkese bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devletinde yer alma fırsatını tanıdıklarını gösterir.
Düşmanlığa devam
Ama İskilipli Atıf Hoca Cumhuriyet’e olan düşmanlığından vazgeçmemiş, yıkıcı faaliyetlerine devam etmiştir. 1924 yılında yayınladığı “Frenk mukallitliği ve şapka” başlıklı broşüründe şapka giymenin “küfür” olduğunu ve şapka takan kişinin Müslümanlıktan çıkacağını yazmıştır.
İçişleri Bakanlığı söz konusu broşürü 26 Eylül 1925 yılında yayınladığı 671 sayılı emirle yasaklamış ve toplattırmıştır. Atıf Hoca 16 -18 Aralık tarihlerinde Giresun İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmış, İçişleri Bakanlığı’nın toplatma kararı hatırlatılarak serbest bırakılmıştır.
Fakat İçişleri Bakanlığı 25 Kasım 1925 tarihinde çıkarılan Şapka kanunu sonrasında karışıklık çıkan bütün şehirlere, söz konusu broşürün el altından gizlice gönderildiğini tespit ettikten sonra, Atıf Hoca bu kez Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılanır ve idama mahkûm edilir.
Kısacası İskilipli Atıf Hoca, Teali İslam Cemiyeti başkanı olarak Kurtuluş Savaşı yıllarında düşmanla işbirliği yapmış ve bu çizgisini savaş sonrasında laik demokratik Cumhuriyet düşmanlığı biçiminde sürdürmüştür.
“Avrasya iklimi”nin gerçekleri
Bu durumda İskilipli Atıf Hoca’yı ölüm yıldönümünde devleti temsil eden belli başlı kurumların temsilcilerinin toplu olarak anması, bazı çevrelerin ajandalarında yazılı “Cumhuriyetle hesaplaşma” hedeflerinden vazgeçmediklerini gösterir.
Aslında TRT ekranlarından yılardır parlatılarak millete propaganda edilen Abdülhamit dizisi ile de aynı mesajverilmektedir. Meclis idaresinin ve milli iradenin zıddı bir dünya görüşünün tarihi temsilcisini devletin televizyonunda sürekli olarak göstermenin başka anlamı olamaz.
Laik Cumhuriyetle hesaplaşmada İskilipli Atıf Hoca’dan medet umanlar, sadece ve sadece ne kadar beyhude bir çaba içinde olduklarını gösteriyorlar.
21. yüzyılın dünyasında Atıf Hocalara yer yoktur. Türkiye’nin şimdi yerleşmekte olduğu Avrasya ikliminde, emperyalizm işbirlikçilerinin ve Ortaçağ özlemcilerinin yaşaması mümkün değildir.