Türkiye, AKP’nin Anayasa tartışmalarını yeniden gündeme getirmesinden bu yana, Ayasofya Camiinin baş imamı Mehmet Boynukalın’ı konuşuyor.
Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan, Mehmet Boynukalın ile ilgili olarak “Ayasofya Camii bu ülkenin bağımsızlığının sembolüdür. İmamı da İslam adına söz söyleyenlerin İmamesidir” diyerek aslında bir bakıma iktidar çevrelerinde var olan, Ayasofya ve Mehmet Boynukalın hakkındaki değerlendirmeleri özetlemiş oldu.
Kısacası Mehmet Boynukalın’ın söyledikleri AKP iktidarının hanesine yazılır. Çünkü iktidarın sunmuş olduğu zeminde ve iktidardan almış olduğu yetkiyle konuşmaktadır.
Hele hele, olan bütün konuşmaların ardından – Özlem Zengin’in cılız çıkışı ile Grup Başkan Vekili Bülent Turan’ın yakınmasını saymazsak- iktidar partisine hakim olan sessizliği onay olarak yorumlamak hiç de yanlış olmayacaktır.
Şimdi Boynukalın’ın neler söylediğini hatırlayalım:
Neler söyledi?
Anayasa tartışmalarının başladığı günlerde Ayasofya Camii İmamı durumdan vazife çıkarmış ve “1921 ve 1924 anayasalarında devletin dini İslam’dı. Cumhuriyet fabrika ayarlarına dönsün” demişti.
“Yılmaz Özdil ile Tele 1 programcısı Cüneyt Akman’ın cenazeleri camilere alınmasın ve namazları kılınmasın” diyen Yalova Üniversitesinden Doç. Dr. Ebubekir Sifil’e, “Ebubekir hoca haklıdır” diyerek destek çıkmıştı.
Anayasa mahkemesinin aldığı kararlar ve Boğaziçi Üniversitesindeki öğrenci eylemleri hakkındaki konuşmaları ise Ayasofya İmamı’nın, kendisini ülkeyi ilgilendiren hemen her konuda söz sahibi makam olarak gördüğünü gösteriyor.
Son olarak Boynukalın, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasının ardından başlayan kur depremi üzerine Kuran’a gönderme yaparak konuştu. Hazretin bilmediği yok. Her konuda otorite…
Mehmet Boynukalın, kadın cinayetleri hakkında da konuştu ve bu cinayetlerin sorumlusunun Medeni Kanun olduğunu söyledi. 1400 yıl öncesinin “kanunlarının” uygulanmasını ise çıkış yolu olarak gösterdi.
“Sürekli ‘kadın cinayetleri’ vurgusu, kadını erkeğe düşman etmeye çalışan bir sloganik medya propagandasıdır” dedikten sonra çözümü de söylüyor: “İlkemiz, ‘sizin için kısasta hayat vardır’ ilahi düsturudur.”
“Ülkemizde bu alanda yaşanan sorunların kaynağı, batıdan gelen ve bizim din, örf, ve adetimize uymayan düzenlemelerdir. Sorunun kaynağı olan yerde çözüm aramak beyhude bir uğraştır. Müslümanlar çözümü, rablerinin dediğinde aramalı.”
Milletin birliğine ve geleceğine kastetmek
Bu sözler ne anlama gelmektedir?
Cumhuriyet, saltanatı ve hilafeti kaldırdı. Toplumsal ve siyasal alanlar da dahil olmak üzere her konuda fetva verme yetkisi olan şeyhülislamlığın yerine, yetkisi sadece yurttaşların inanç ve ibadet ihtiyaçlarının gerekleri ile uğraşmak olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdu.
Boynukalın ise Cumhuriyet’in kaldırdığı fetva makamı yerine kendisini koyuyor ve Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan ilk dört maddesinden ikincisinde yer alan laiklik ilkesine karşı çıkıyor.
Aslında Boynukalın, “din, örf ve adetimize uymayan düzenlemeler” dediği laik demokratik cumhuriyetin kendisidir. Ayasofya İmamı, ilk dört maddede esasları özetlenen Cumhuriyetin, ortadan kaldırdığı siyasal ve toplumsal sistemin yeniden ihya edilmesini istiyor.
Bazı yurttaşların cenaze namazlarının kılınmaması yolundaki görüşü ise en hafifinden iç barışı dinamitlemek anlamına geliyor. Boynukalın, kendisinden farklı görüşteki insanlara, bugün Müslüman ülkeleri kan ve ateş içinde bırakan selefi anlayışla bakmaktadır.
Fikir özgürlüğü mü?
Prof. Dr. Mehmet Boynukalın’ın görüşleri “fikir özgürlüğü” kapsamında ele alınamaz. Herhangi bir vatandaş çok değişik konularda çok farklı görüşleri dillendirebilir.
Ama Mehmet Boynukalın gibi bir devlet memuru, devleti var eden temel ilkelere karşı faaliyet yürütemez. Devlet mekanizması içinde elde ettiği makamı, laik Cumhuriyeti yıkmak için kullanamaz.
Burada önemli olan, Ayasofya İmamı’nın kimden cesaret alarak böyle konuşabildiğidir. Açıktır ki, İktidar Partisinden (açık – gizli) onay almadan – müsamaha görmeden Boynukalın’ın bu şekilde konuşması mümkün değildir.
Dış politikada mezhepçi bakış açısıyla Türkiye’nin en hayati çıkarlarını tehlikeye atan zihniyet, içerde de Mehmet Boynukalınların faaliyetleri için gerekli zemini hazırlamaktadır.
Cumhuriyet tarihinin en büyük dış tehdidi ile karşı karşıya olan Türkiye, en büyük zararı bu anlayıştan görecektir. İçerde barışı ve birliği sağlayamamış olan bir millet, dışardan gelen tehdidi göğüsleyemez.
Milleti inançlarına göre bölen yaklaşım en tehlikeli yaklaşımdır. Suriye, Irak, Mısır, Libya, Afganistan, Yemen gibi İslam ülkelerinin son dönemde yaşadıkları din ve mezhep kavgaları, iç savaşlar, yıkımlar yeterince uyarıcı değil mi?
Kendi istedikleri düzeni “Din ve Allah” kavramlarının arkasına gizleyenler, en büyük bozgunculuğu yapmaktadırlar. 21. Yüzyılda kendini, herhangi bir dini inançla tanımlamayan insanların yanısıra farklı dinlerden, farklı mezheplerden veya aynı mezhep içindeki farklı anlayışlardan insanlara, dine dayalı bir düzeni kabul ettirmek, bir yanıyla mümkün değildir ama öte yanıyla sonu gelmez iç çatışmaların fitilini ateşlemektir.
Boynukalınlar ve onların hamileri işte böylesine bir işe soyunmuş durumdadırlar ve suç işlemektedirler.