21. yüzyılda, insanlığın tarihi yürüyüşünde en ön saflarda yerini alacak olan Büyük Türk Milleti’ne!
Tarihimizin en büyük Devriminin en önemli gününün yıldönümündeyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 101. yıldönümünde, Milli Demokratik Devrim Hareketi olarak Cumhuriyet Devrimimizi tamamlama yolunda yeni bir yürüyüş başlatıyoruz. Milletimizin 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz.
Dünya ve Türkiye, tarihi bir yol ayrımına geldi. ABD’nin tek kutuplu dünya rüyası başlamadan bitti. “Amerikan Çağı” geride kaldı. Genel olarak gelişmekte olan dünya, özel olarak Asya, gelişmelere damgasını vurmaya başlamıştır.
“Yol ayrımı”, sadece Amerikan Çağı’nın bitmiş olduğu gerçeğinin sonucu değildir. İnsanlığın, Serbest Piyasa Sistemi ile de gidebileceği bir yer kalmamıştır.
Kovid-19 salgınının bir kez daha kanıtladığı üzere insanlık, ancak büyük kamusal projelerle alt edebileceği sorunlarla karşı karşıyadır.
Kapitalizmin Neo-liberal Piyasa Sistemi, sorunları çözmek bir yana, tam tersine nedenidir. Küresel ısınmanın sonucu olan felaketlerle mücadele, çölleşmeyi önleyecek tedbirler, doğayı ve çevreyi koruma, kapitalist dünyada gelir dağılımında sürdürülemez boyutlara varan bozulma, gelir dağılımındaki büyük adaletsizlik sonucu insanların, onurlu ve refah içinde yaşama olanağının yok edilmesi, emperyalizmin etnik ve dinsel parçalanma siyasetinin yol açtığı felaketler, yoksulluğun, terörün ve savaşların yol açtığı kitlesel göçler; ABD emperyalizminin dünya hegemonyasını sürdürebilme uğruna kışkırttığı savaşlar ve yıkımlar… Bütün bu sorunlar ancak devrimlerle çözülebilir.
Sistem tercihi konusu, insanlığın gündemine yakıcı bir şekilde yerleşmiştir: Kapitalizmin Serbest Piyasa Sistemi mi, Kamuculuğun Halkçı-Devletçi Sistemi mi?
Çözüm, dünyanın her tarafında elle tutulur biçimdedir. Gelişmekte olan dünya ayağa kalkıyor ve kamucu çözümlere yöneliyor. Kamuculuğu benimseyen ülkeler, özellikle gelişmekte olan dünya açısından her geçen gün, daha fazla çekim merkezi haline geliyor.
Türkiye de, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra NATO üyeliği ve AB aday üyeliği gibi bağlarla hapsedildiği Atlantik İttifakı’ndan kopmaktadır. Bu durum ülkemize geniş bir hareket alanı kazandırmıştır. Milli Demokratik Devrimimizi tamamlayabilmenin koşulları olgunlaşmaktadır.
AKP iktidarı, bir yandan dünyada ve bölgede yaşanan gelişmeler sonucu, Türkiye’nin “mecburiyetleri”nin gereklerini yerine getirerek teröre karşı mücadelede, Kafkaslardan Doğu Akdeniz’e kadar ulusal çıkarlarımızın söz konusu olduğu alanlarda bazı olumlu adımlar atmakta; diğer yandan yaşanan büyük değişikliklerden yararlanarak; çeşitli güçleri birbirine karşı kullanıp “kazanımlar” elde edebileceğini sanmaktadır. ABD’ye karşı Rusya’yı, Rusya’ya karşı ABD’yi kullandıklarını zannedenler, sadece kendilerini aldatıyorlar. Bu politika gerçekçi değildir. Türkiye ile dostları arasında güvensizlik tohumları ekilmektedir.
Gerçekte ise söz konusu gelişmeler Türkiye’ye, devrimci bir siyasal önderliğin rehberliğinde vereceği mücadeleyle, adım adım kaybettiği tam bağımsızlığını yeniden kazanması olanağını sunmaktadır.
Milli Demokratik Devrim Hareketi olarak, Kemalist Devrimi tamamlama mücadelesine önderlik etme iddiası ve kararlılığıyla milletimizin önüne çıkıyoruz.
Emperyalizme karşı Türkiye cephesinin en önündeyiz!
Ülkemiz, başını ABD emperyalizminin çektiği kamp ile gittikçe keskinleşen bir hesaplaşma içindedir. Milli Demokratik Devrim Hareketi bu hesaplaşmada Türkiye cephesindedir. Emperyalizmin doğrudan uzantısı olmayan bütün güçleri kazanmak hedefimizdir.
Diğer siyasal partiler ve örgütlerle, emperyalizme uzlaştıkları noktalarda mücadele edeceğiz, emperyalizmle çatıştıkları konularda birlikte olacağız.
Halkımız büyük bir arayış içindedir. Sistem içindeki hiçbir parti, bu arayışa cevap veremez.
Emperyalist merkezlerin dayatması ile 24 Ocak 1980’den bu yana uygulanan Neo-liberal Piyasa Sistemi, bugün yaşanan çöküşün esas nedenidir. Derinleşen kriz, bütün milli sınıf ve tabakaları etkilemekle beraber işsizleri ve emeklileri ile birlikte işçi sınıfımıza, küçük ve orta ölçekli işletmelere yıkım getirmektedir. Yaşanan çıkmazdan çıkışın faturasını emekçilerin sırtına yıkma yaklaşımı kabul edilemez.
Milletimizin yüzde yetmişinden fazlasını oluşturan işçi sınıfımız; emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelemizin, demokratik devrimimizi tamamlamanın ve milli ekonomimizi yeniden inşa etmenin esas dayanağıdır.
Tarımımızı yıkıma uğratan politikalar sonucu köylerimizin boşalma süreci devam etmekte, bırakalım Türkiye’yi Avrupa’yı besleyecek potansiyele sahip Türkiye, tarım ürünleri ithal etmektedir. Bir yanda işlenemeyen topraklar, öte yanda geçinemediği için şehirlere göçen köylüler, günümüz Türkiye’sinin acı gerçekleridir.
Milli ekonomimizi yıkıma götüren politikalar Türkiye’yi bir genç işsizler ülkesi haline getirmiştir. Ülke çapında yaygınlaştırılan lise düzeyindeki üniversiteler, her yıl işsizler ordusuna binlerce “üniversite mezunu” eklemektedir.
Ortaçağı diriltme yönündeki ideolojik saldırı ve uygulamalar, Cumhuriyet Devrimimizin kazanımlarını hedef almakta ve kadınlarımızın üzerindeki baskıyı artırmaktadır.
Bundan dolayı büyük bir alt üst oluşun ve arayışın yaşandığı ülkemizde milletimiz, Cumhur İttifakı – Millet İttifakı çatal çıkmazına mahkûm edilemez. Görevimiz, Milli Devrimci Seçeneği milletimizin önüne koymaktır. Türkiye’nin en büyük ihtiyacı budur.
Cumhur İttifakı, içerde milletin yarısını diğer yarısının karşısına koyarak, birbirine düşmanlaştırarak, iktidarını sürdürme peşindedir. AKP’nin, Türkiye’nin dış politikasını “İhvanı Müslimin” ile olan dayanışmasına rehin vermesi, Şam ile el sıkışmama inadı; ABD’nin, “sahadaki kara gücü” PKK eliyle, Fırat’ın doğusunda bir devlet kurma yolunda ilerlemesini mümkün kılmıştır.
Aynı nedenle Mısır ile bugüne kadar düzeltilemeyen ilişkiler ise Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yalnız bırakmıştır.
Millet İttifakı ise Cumhur İttifakı’na karşı mücadelesinde başarıyı, Batı emperyalizminin icazetine ve onun Türkiye’deki uzantılarının vereceği desteğe bağlamış durumdadır. Her şey bir yana, sadece bu nedenden dolayı Millet İttifakı’nın, Cumhur İttifakı karşısında başarı şansı yoktur. Türkiye’nin ihtiyacı, iktidar olmayı hedefleyen bir milli muhalefet cephesini örgütlemektir.
Türkiye, ancak Kemalist Devrimi tamamlama programı ile sorunlarına çözüm bulabilir. Bir eli tarikat ve cemaatlerde olan Cumhur ittifakı ve özellikle de AKP, “Atatürk ile hesaplaşma” emelinden vazgeçmediği için, Laik Demokratik Cumhuriyetin yüz yüze olduğu sorunlardan bağımsızlığımıza, dış politikadan ekonomiye, işçilerin ve üreticilerin sorunlarından eğitime, toplumsal barıştan milli birliğe kadar Türkiye’nin hiçbir önemli sorununa çözüm bulamaz. Gelecek planlarını Atlantik merkezlerine bağlamış olan Millet İttifakı ise daha en başından çözümsüzlüğe mahkûmdur.
Ama Türkiye, sistem partilerinin çözümsüzlüğüne mahkûm değildir. Milli Demokratik Devrim Hareketi, önümüzdeki aylar içinde Türkiye’nin dört bir yanında arayış içinde olan toplumumuzun her kesiminden halk önderleri, şahsiyetler ve çevrelerle görüşerek, Milli Devrimci Parti’yi oluşturmak amacıyla çalışacaktır. Parti kuruluş çalışmalarımızı, 2021 yılı içinde sonuçlandırma kararlılığındayız.
Milli Demokratik Devrim Hareketi, Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği üzere; nihai olarak din, dil, ırk farklarının kalktığı, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya hayalinin gerçekleşmesi için mücadele eder. Bu hedefine “arasız devrimlerle” ulaşacağı perspektifiyle hareket eder.
Acil sorunlarımıza çözüm programımız
Milli Demokratik Devrim Hareketi, iktidar hedefine varış yolunda aşağıda belirtilen program temelinde Türkiye’nin tüm milli güçlerini birleşmeye ve yarım kalmış olan Cumhuriyet Devrimimizi tamamlamak için ortak mücadeleye çağırmaktadır:
– Mustafa Kemal Atatürk’ün tam bağımsızlık anlayışı, dış politikada, milli savunmada, ekonomide ve kültür alanında hareket noktamız olacaktır. Türkiye NATO’dan derhal çıkacak, üslere el konulacaktır. AB aday üyeliği, Türkiye’nin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesini önleyen bir prangadır, kırılacaktır.
– Türkiye, gelecek kuşakların Mavi Vatan’daki çıkarlarını her koşulda koruyacaktır. Güneyimizde denize çıkışı olan bir “ikinci İsrail’ kabul edilemez. ABD ve AB tarafından Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’nde dayatılan, Anadolu’nun açık denizlerle irtibatını kesen Sevilla haritasını reddediyoruz. KKTC’nin bağımsız varlığı için TSK güvencesi sürdürülecektir. Montrö Sözleşmesiyle 85 yıldır Karadeniz’de oluşturulmuş olan güvenlik devam ettirilecektir.
– Cumhurbaşkanlığı sistemi, Türkiye’nin 150 yıldan bu yana yürüttüğü bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin kazanımlarından vazgeçmek anlamına gelmektedir. Türkiye’mizin ihtiyaçlarına uygun değildir. Çözüm, güçlendirilmiş Meclis Sistemi’dir.
– Dış politikada vakit geçirmeden atılması gereken adım Şam ile el sıkışmaktır. Ekonomik ve sosyal açılardan ciddi bir yük haline gelmiş olan mülteciler sorunu, ancak Suriye’nin meşru hükümeti ile işbirliği yapılarak çözülebilir. Mısır ile bozulmuş olan ilişkiler de derhal onarılmalıdır.
– Ekonomide yaşadığımız derin krizden ancak, Cumhuriyet Devrimimizin Halkçı Devletçi modelini uygulayarak çıkabiliriz. Ekonomide kilit öneme sahip stratejik kuruluşlar kamunun elinde olacaktır. Bu özelliklere sahip kuruluşlardan özelleştirilmiş olanlar yeniden kamulaştırılacaktır.
– İç piyasada dolar egemenliğine son verilecek, Türk lirasının tam egemenliği sağlanacaktır. Serbest kambiyo rejimi terk edilecek, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın kontrolünde olacak kambiyo rejimine geçilecektir.
– Ülke kaynakları; sanayide ve tarımda üretimin teşvik edilmesi, Türkiye’mizin her alanda kendine yeterli hale gelmesi hedefiyle bir üretim seferberliğinin gerçekleştirilmesi için değerlendirilecektir. Devlet kaynaklarının yağmalanmasına son verilecek, lüks ithalat yasaklanacak, Türkiye’de üretilen malların ithalatı yüksek gümrük vergilerine bağlanacak, “sadaka toplumu” yaratmak için ayrılan kaynaklarla insanlarımızın emekleriyle geçinmelerini sağlayacak yatırımlar yapılacak, “Nereden Buldun Yasası” çıkarılacak, hortumcunun malına el konulacak, tasarrufa en başta devleti yönetenlerden başlanacak ve böylece sağlanacak kaynaklar; sanayi ve tarım başta olmak üzere milli ekonominin inşasında kullanılacaktır.
– Çalışma çağındaki her yurttaşa, geçimini sağlayacağı bir iş bulmak ve bütün yurttaşlarının konut sorununu çözmek devletin asli görevleri arasındadır.
– Eğitim ve sağlık özel kâr konusu yapılamaz. Eğitim ve sağlık hizmetleri devlet eliyle parasız gerçekleştirilecektir.
– İkinci Dünya Savaşından bu yana emperyalistlerin yönlendirmesiyle devlet eliyle palazlandırılan ve bugün, devlet ve toplum hayatında önemli bir ağırlığa sahip hale gelen tarikat ve cemaat örgütlenmelerine karşı Cumhuriyet Devrimi kanunları tavizsiz olarak uygulanacaktır. “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olamaz.” Eğitimin Birliği Kanunu hayata geçirilecektir.
– Bağımsız yargı, milletin birlik ve barış içinde olmasının temel dayanaklarındandır. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Adalet bakanlığına bağlanması kabul edilemez. Adalet mekanizması tarikat ve cemaatlerden temizlenecektir. Çoklu baro uygulamasına son verilecektir.
– Milli Demokratik Devrim Hareketi, özgür, başı dik, haksızlığa ve baskılara direnmeyi en büyük erdem olarak gören, vatanın ve milletin çıkarlarını kişisel çıkarların üzerinde tutan, onurlu yurttaşların Türkiye’si için çalışır.
– Mustafa Kemal Atatürk’ün geleceğimizi emanet ettiği “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bir gençlik yetiştirmek hedefimizdir.
– Kadın ve kız çocuklarına karşı her türlü ayrımcılık ve şiddet ile mücadele edilecek, çocuk ihmal ve istismarı önlenecek; kadın ve çocukların temel insan haklarını ve özgürlüklerini kullanmalarını sağlamak ve eşitsizliği ortadan kaldırmak amacıyla siyasal sosyal, kültürel ve ekonomik politikaların geliştirilip uygulanması için mücadele edilecektir.
– Milli Demokratik Devrim Hareketi, yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın maruz kaldığı ırkçı ve ayrımcı politikalara karşı mücadele eder, onları emperyalist gericiliğin kullandığı araçlar olan tarikat ve cemaatlerden kurtarmak amacıyla çalışır.
– Önce Türkiye, İran, Azerbaycan, Irak ve Suriye arasında gerçekleşecek ve giderek Batı Asya’daki diğer ülkeleri de kapsayacak Batı Asya Birliği, bağımsızlığın, barışın ve refahın kapısını açacaktır. 12 bin yıldan bu yana insanlığın tarih içindeki yürüyüşünde hep en önde olmuş Batı Asya, böylece tarihi öncülük misyonunu yeniden üstlenecektir. Batı Asya Birliği, Avrasya ülkelerinin barış içinde ve müreffeh bir gelecek inşa etmelerinde ilk adım olacaktır.
– Türkiye bütün bu hedeflere ancak, bütün milli güçlerin ortak iktidarıyla ulaşabilir. Milli güçlerin ortak iktidarı, bugünden mücadele alanlarında adım adım inşa edilecek Türkiye İttifakı’nın mücadelesiyle gerçekleşecektir.
Yurtiçinde ve yurtdışında bugüne kadar oluşmuş 35 Milli Demokratik Devrim haberleşme grubunda yer alan yaklaşık 800 kişiyi temsilen;
Mehmet Bedri Gültekin – Kamil Dede – Durmuş Ali Erkan – Hıdır Hokka
Pınar Gül – Osman Aydın Şahin – Mehmet Akkaya – Yılmaz Ersezer
Murat Soycan – Gazi Ateş – Bülent Esinoğlu – Gürbüz Çuhadar
Hikmet Çiçek – İslam Aslan – İsmail Durna – Mehmet Ulusoy
Nurhayat Boyraz – Uğurcan Yardımoğlu – Yusuf Çelik – Zeynel Coşar
Abdullah Dencik – Adnan Tüylü – Ahmet Akkaş – Ahmet Bakır
Ahmet Çetinkaya – Akif Şenoğlu – Alev Aksu – Ali Batur
Ali Özarslan – Askar Altınöz – Attila Çorum – A. Nilgün Metingü
Bahri Vatan – Bayram Hazar – Bülent H. Sakızlıgil – Cemil Altaylı
Çağlar Cimşit – Doğan Dede – Esin Ergenç – Ezgi Sağcan
Fatoş Furtun – Fatih V. Ölmez – Gülabi Demir – Hacer Uğuz Durgun
Hasan Bulut – Hasan Mercan – Hasan Toprak – İsmail Hoşça
İsmail Yücekaya – Kaya Çetecioğlu – Mehmet Albayrak – Mehmet Doğan
Murat Emre – Mustafa Gökdemir – Muzaffer Çevik – Müslüm Akkuş
Nihat Uzun – Ömer Şahin – Sait Karahan – Selahattin Yılmaz
Selçuk Özcan – Serdar Demir – Seyyah Yarar – Şazi Ercan
Şen Yazgan – Türkan Açıl