Korona’dan önce, Korona’dan sonra

Salgının başlarında geçen yıl; ABD, İtalya, ispanya, İngiltere gibi ülkelerde tanık olduğumuz çaresizlik manzaraları, bu ülkeler açısından geride kalmış görünüyor. Esas olarak yaygın aşılamanın sonucu olarak bu ülkelerde yavaş yavaş normale dönülüyor.

            Elbette bu yaygın aşılamayı mümkün kılan sözkonusu ülkelerin zenginliğidir. “Kapitalist dünya, dünyanın zenginliklerini kendini akıtmış olmanın avantajını kullandı” da diyebiliriz.

            Ama bir de Hindistan, Brezilya ve Nepal gibi ülkelerin salgını hala bütün şiddetiyle yaşadığı gerçeği var: Hindistan’da toplam vaka 20 milyonu, ölüm 240 bini geçti. Günde yaklaşık 4 bin kişi ölüyor. Mezarlıklarda yer kalmadı, Ganj nehrinde cesetler yüzüyor.

            Brezilya ölüm sayısında ABD’den sonra ikinci sırada. Salgını hala bütün şiddetiyle yaşamaya devam ediyor.

            Yoksul Nepal, Hindistan’ın komşusu olmanın faturasını ödemeye başladı. Vaka ve ölüm sayıları hızla yükseliyor.

            Bütün bu ve benzer ülkelerin salgın karşısında vermekte oldukları sınavı, ödemekte olduğu faturayı kapitalist sistemin hanesine yazmak yanlış olmayacaktır.

Milat

Hiç şüphe yok, içinde bulunduğumuz yıllar, bundan sonra insanlık tarihi açısından çok önemli gelişmelerin yaşandığı dönüm noktalarından biri olarak anılacaktır.

            2008 yılında başlayan kapitalizmin küresel krizinden bu yana geçen 13 yılda çok büyük değişiklikler yaşadık yaşamaya devam ediyoruz.

            Korona salgını, bu büyük değişimin üzerine geldi. Bir anlamda yaşanan gelişmelere deyim yerindeyse nokta koydu.

             Dolaysıyla bundan böyle “Korona’dan önce, Korona’dan sonra” diye başlayan konuşmalara, yazılara tanık olmak şaşırtıcı olmayacak.

Tehdit de, çözüm de küresel

            2019 yılının sonlarına doğru Çin’de başlayan ve kısa bir süre içinde bütün Dünya’ya yayılan Korona salgını bugüne kadar 3 milyonun üzerinde insanın hayatına mal oldu. Bulunan aşılara rağmen salgının, en azından daha bir yıl daha etkili olarak süreceğini de düşünecek olursak can kaybının 4 milyonu bulacağını söyleyebiliriz.

            Bütün insanları ilgilendiren “felaketler”, artık günümüzün küreselleşen dünyasının bir özelliğidir.

            Geçmiş yüzyıllarda yaşanan felaketler, salgınlar dünyanın belli bölgeleri ile sınırlı kalabiliyordu. Artık böyle bir “şans” yok. Everest’in tepesindeki dağcı da, Amazonların derinliklerindeki yerli de Kovid 19’dan kaçamadı.

            Artık felaketler küreseldir, tedbirler de küresel olmak durumundadır.

Korona salgını, bütün insanları ilgilendiren bir felaketle karşılaşıldığında kapitalist sistemin soruna çözüm olmak bir yana felaketi daha da büyüttüğünü gösterdi. 

            Gerek kapitalizmin merkezlerinde geçen yıl yaşanan çaresizlik, gerekse bugün hala salgının hala devam ediyor olması ve Hindistan, Brezilya gibi ülkelerde insani felaket boyutuna varması üzerinde durulması gereken önemli gerçeği gözler önüne seriyor.

İki farklı sınav

İnsanlık; bir yanda salgını üç ayda kontrol altına alıp hayatı normale döndüren Sosyalist Çin’i gördü. Öte yandan ilk başlarda ne yapacağını şaşıran, insanların hastane kapılarında öldüğü, parası olanın yaşadığı, olmayanların kaderlerine terk edildiği; aradan bir yıl geçmesine rağmen hala salgında ölen insanlarının cesetlerini TIR’larda tutan Kapitalizmin merkezi ABD’yi de gördü.

            İnsanlık; Vietnam ve Küba gibi zengin olmamalarına rağmen kamucu sistemleri sayesinde salgına karşı çok başarılı mücadele veren ülkeleri gördü. Ama aynı zamanda kapitalist piyasa sisteminin bir parçası olan ve çok daha büyük olanaklara sahip oldukları halde aradan geçen 16 ayın sonunda yüzbinlerce insanını kaybetmiş ve hala hergün binlerce yenisini kaybeden ve sağlık sistemleri çökmüş Hindistan ve Brezilya gibi ülkeleri de gördü.

            Bir yanda salgını sıfırlayan sosyalist ülkeler ortadayken öte yandan aradan geçen bir yılın sonunda salgının üçüncü dalgasını yaşayan Avrupa ve Amerika’nın kapitalist ülkeleri gerçeği, bütün insanlığın önüne nasıl bir sistemde yaşanması gerektiği sorununu yakıcı bir şekilde taşımış bulunuyor.

            İnsanlık bir yol ayrımında: Neo liberal piyasa sisteminin (Kapitalizmin) yıkıcılığı mı yoksa halkçı devletçi sistemlerin (Sosyalizmin) yapıcılığı mı?