TİP milletvekili Ahmet Şık, 7 Haziran günü Ruşen Çakır’a ait internet sitesinde katıldığı programda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, dünyanın diğer devletleri gibi “katil” olduğunu ve “yıkılması gerektiğini” belirtti.
Bu ifadeleri kuran kişinin, dünyanın en büyük katil devleti olan ABD’nin desteklediği PKK’nın yasal Partisi olan HDP’nin listesinden milletvekili olarak Meclis’e girdiğini hatırlarsak, edilen lafların gerçekte ne anlama geldiğini ve kime hizmet ettiğini daha iyi anlayabiliriz.
Evet, Amerika Birleşik Devletleri bir katil devlettir. Bunun için ABD’nin arkada kalan 250 yıllık tarihi içinde, gerek kendi içinde, gerekse dünyanın dörtbir yanında döktüğü kanların hesabını tutmaya gerek yok.
Sadece son 20 yılı ve bölgemizde yaptıklarını hatırlayalım: Irak’ta bir buçuk milyon, Afganistan’da 1 milyon, Suriye’de 1 milyon katledilen insan, ilk akla gelenler.
Yemen’de, Libya’da, Somali’de, Sudan’da, Mısır’da, Filistin’de, Türkiye’de ve diğer Müslüman ülkelerde de dökülen kanların arkasında da ABD’nin olduğu herkesin bildiği bir gerçek. Hepsini topladığınızda dört milyona yakın bir rakama ulaşırsınız.
Ama anlaşılan ABD’nin katlettiği insanlar, birilerinin nezdinde “insan” olarak sayılmıyor ki, böylesine bir katilin desteği ile milletvekili olabilmek normal görülebiliyor.
Devletin esas düşmanı
Ahmet Şık’ın sözleri, günümüz dünyasında “devlet” olgusuna daha yakından bakmayı gerektiriyor.
Kapitalist sistem, klasik sömürgecilik ve emperyalizm çağında, dünyada kendi devleti dışında hiçbir devletin kalmaması için çalıştı.
Kapitalizmin sömürgeleştirme faaliyetine başladığı 16. Yüzyıla kadar, Dünyanın, hala neolitik çağın ilerisine gidememiş Avustralya, Yeni Zelanda, Amerika kıtasının en kuzeyi, Amazonlar bölgesi vb. yerler dışında kalan diğer bütün bölgelerinde, halkların kendi devletleri vardı.
Kapitalizm bütün bu devletleri yıktı, sömürge yaptı. 20. Yüzyılın başına gelindiğinde Türkiye, İran, Çin gibi kalan son devletler de sömürgeleştirilme yolundaydılar.
Ekim devrimi ve Türk Kurtuluş Savaşı ile başlayan yeni dönemde, bu süreç tersine çevrildi. 20. Yüzyıl, sömürge milletlerin emperyalizme karşı verdikleri kurtuluş savaşları ile kendi devletlerini kurdukları bir dönemdir.
20. yüzyılın başında ezilen milletler dünyasında sömürgeleştirilmek üzere olan 3 – 5 (yukarda saydığımız üç devlete ek olarak Fas ve Afganistan) devlet varken yüzyılın sonunda 190’ın üzerinde devlet ortaya çıktı.
Bu devletlerin tamamına yakını emperyalizme karşı mücadele sonunda kuruldu. Bu devletlere “katil devlet” diyerek saldırdığınız zaman, sömürgeci emperyalizmin 20. Yüzyılda akamete uğrayan projesinin hizmetine gönüllü olarak girmiş oluyorsunuz.
BOP Projesi neydi?
Emperyalizmin, ezilen milletler dünyasındaki milli devletleri yıkma hedefi değişmedi. Dünyamızda kuvvet dengeleri değişti gerçi ama emperyalizmin doğasında var olan tam tekel olma eğilimi, Milli devletlerin olmadığı bir dünya hedefini gerçekleştirmek için çalışmayı zorunlu kılar.
Yüzyılımızın başında ABD’nin gerçekleştirmek için düğmeye bastığı BOP projesinin hedefi de, özel olarak, Müslüman Dünyasında milli devlet bırakmamaktı. 24 ülkenin sınırları ve rejimleri değişecekti projeye göre. İşte bu, Ahmet Şık’ın lafını ettiği “devlet”in yıkılmasıdır.
Yani Ahmet Şık, “bu devlet yıkılmalı” derken gerçekte Condolezza Rice’ın tam 20 yıl önce ilan ettiği hedefi dillendirmiş oluyor.
“Devlet”i savunarak devlet kurmak!
Günümüzde milli devletler, gelişmekte olan milletlerin emperyalist saldırıya karşı kendilerini savunma mevzileridir. Devleti olmayan milletler, ayaklar altında kalmaya mahkûmdur.
Devrimci; emperyalist saldırıya karşı önce ulusal devletini savunacak, ona sahip çıkacak ve o mücadele içinde devletin yönetimine gelerek var olan eksiklikleri, yanlışları düzeltmenin mücadelesini verecek. Devleti, halkın devleti yapacak.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi… Geçen yüzyılın başında Atatürk ve diğer milli kurtuluş devrimcileri, bütün cephelerde emperyalist saldırıya karşı hayatlarını ortaya koyarak var olan devleti savundukları içindir ki, daha sonra, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunu gerçekleştirebildiler.
Var olan kimi yanlışlıkları bahane ederek devleti yıkmaktan bahsedenler ise ancak kendi milletlerine karşı emperyalizmin “paralı askeri” olurlar.