Tayyip Erdoğan, Biden ile yaptığı görüşme sonrasında; “Türkiye ile ABD ilişkilerinde çözülemeyecek hiçbir mesele olmadığını, işbirliği alanlarının daha deniş ve zengin bir görünüm sergilediğini düşünüyorum” dedi.
Bu sözler vahimdir ve Türkiye’nin ulusal çıkarlarıyla hiçbir ilgisi yoktur. Daha doğrusu, Türkiye’nin çıkarlarıyla yüzdeyüz zıt bir anlayışı ortaya koymaktadır.
Erdoğan’ın bahsettiği “sorun başlıklarını” ve “işbirliği alanlarını” tek tek görelim:
Sorun başlıkları
1.ABD, FETÖ’nün hamisidir. FETÖ aracılığıyla Türk Ordusu’na ve yurtseverlere karşı Ergenekon ve Balyoz tertiplerini yürüttü. 15 Temmuz darbe girişimindeki rolü ise kanıtlarıyla ortaya konmuştur. Ve FETÖ elebaşını hâlâ, evinde koruma altında tutmaktadır.
2. 1990 yılındaki Birinci Körfez Savaşı’nın ardından ilişki kurduğu PKK’yı Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ile ilgili ayağını gerçekleştirmede kullanacağı bir araç olarak desteklemektedir.
3. ABD, halen PKK’nın Suriye kolu PYD-YPG aracılığıyla Suriye’yi bölme ve Fırat’ın doğusunda bir kukla devlet kurmak faaliyetini yürütmektedir. Bugüne kadar onbinlerce TIR silah ve her yıl yüzmilyonlarca dolar para ile desteklenen bu 2. İsrail projesinin hedefi de Türkiye’dir.
4. Doğu Akdeniz’de; Kıbrıs’ta ve Ege’de Türkiye’nin karşısındadır. Bu tavrını son yıllarda ardarda Yunanistan ve İsrail ile birlikte gerçekleştirdiği Nemesis, Noble Dina gibi savaş tatbikatlarıyla eylemli olarak göstermiştir. Yunanistan’da burnumuzun dibindeki Dedeağaç başta olmak üzere kurulan yeni askeri üslerin hedefi Türkiye’dir.
5. Son olarak Ermeni Soykırımı yalanını Devlet başkanının ağzından dillendirmesiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına karşı olduğunu en yetkili ağızdan ifade etmiştir. (Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşme sonrasında düzenlediği basın toplantısında konu ile ilgili soruya; “çok şükür ki bu konu gündeme gelmedi” şeklinde verdiği cevap ise tek kelime ile hazindir ve AKP eliyle ülke olarak içine düşürüldüğümüz onur kırıcı durumu göstermektedir.)
6. Azerbaycan- Ermenistan savaşında, Karabağ sorununda ABD, Türkiye ile hasım konumundadır.
7. ABD; Türkiye’nin Libya’nın meşru Hükümeti ile yaptığı anlaşmanın karşısındadır.
8. Filistin sorununda bütün gücüyle İsrail’in arkasındadır.
9. CAATSA yaptırımlarıyla Türkiye’yi açıkça “hasım ülke” ilan etmiştir. F-35’ler konusunda Türkiye’nin parası ödenmiş uçaklarına el koymuş, Halk Bank davası ile ekonomik yaptırımlara başvuracağını göstermiştir.
10. S-400’ler konusundaki ısrarlı baskıcı tutumu ile Türkiye’nin bağımsızlığına tahamülü olmadığını göstermiştir.
Bu liste elbette uzatılabilir.
İşbirliği konuları
1.NATO liderler zirvesi sonunda yayınlanan bildirinin de gösterdiği üzere Suriye’de ABD ile birlikte hareket etme kararı verilmiştir.
2. Karadeniz’de, Kırımda ve Ukrayna-Rusya çatışmasında birlikte hareket edilmektedir.
3. Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğine ABD ile birlikte destek verilmektedir.
4. NATO’nun güçlendirilmesi konusunda iki ülkenin yetkilileri fikir birliği içinde olduklarını açıklamışlardır.
5. Liderler zirvesinde kabul edilen NATO’nun 2030 Stratejik Konseptine göre Rusya ve Çin düşman devletler olarak kabul edilmiştir.
6. Afganistan’da ABD’den boşalacak yeri, askeri olarak doldurma konusunda anlaşmaya varılmıştı.
Bu liste de uzatılabilir.
AKP Türkiye’yi yönetemiyor
Başka hangi işbirliği alanı vardır? Sedat Peker’in açıklamalarıyla ucunu gösterdiği ve daha sonra Erdoğan-Biden görüşmesinin ardına ertelediği “helalleşme” konusunda yapılacak işbirliği, sadece içine düşülen zavallı durumu gösterir.
Ama bu zavallılık Türkiye’nin değil, iktidarın zavallılığıdır.
Görüldüğü üzere AKP iktidarının, “işbirliği alanları” olarak gördüğü konu başlıklarında izlenen ve izlenecek politikalarda, Türkiye’nin hiçbir çıkarı yoktur. Tam tersine bu konularda atılacak her adım, Türkiye için telafisi zor zararlara yol açacaktır.
AKP’nin son olarak attığı adımlar, NATO liderler zirvesinde alınan kararlar ve Biden ile yapılan görüşme sonrasında yapılan açıklamalar; Türkiye’nin en temel çıkarları ile taban tabana zıttır.
Burada sergilenen tavır, Türkiye’nin son altı yılda FETÖ ve PKK’yı hedef alarak yürüttüğü ve ABD’ye rağmen elde ettiği kazanımları da tehlikeye atmaktadır.
ABD stratejik ortak değil, stratejik düşmandır. Bu gerçeği görmeyen bir iktidarın dünyanın ve bölgemizin geldiği aşamada artık Türkiye’yi yönetmesi mümkün değildir.