Türkiye ekonomisi kontrolden çıktı mı?

Son günlerde gerek içerde gerekse dışarda çok sayıda yorumcu, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumu özetle bu sözlerle değerlendiriyor.

Altı ay içinde benzin ve motorin fiyatlarının üç katına çıkması, neredeyse her gün yapılan yeni zamlar, alelade bir krizin ötesinde bambaşka bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Ukrayna’da yaşanan savaş, kabul; olağanüstü bir durumdur ve bu sözkonusu ülkelerin hem komşularımız olmaları hem de Türkiye ekonomisi açısından önemli girdilerin temin edildiği ülkeler olmaları açısından yaşanan savaş, elbette Türkiye ekonomisini olumsuz anlamda etkileyecekti.

Ama enflasyonun yüzde yüzleri geçtiği, bugün yaşanan sıkıntıların en önemli nedenlerinden birinin özelleştirmelerle kamu ekonomisinin tasfiye edilmiş olduğu ortaya çıkmışken, elde kalan son kamu varlıklarının da haraç mezat elden çıkarılmaya çalışıldığı, milletin büyük çoğunluğu büyük bir hızla yoksullaşırken iktidar yandaşı çok küçük bir azınlığın servetlerini katladığı durumda, ekonomide yaşanan kırılmanın özel nedenleri vardır.

Bu nedenler doğrudan doğruya AKP iktidarından kaynaklanmaktadır. En önemlisi, piyasalar; iktidarın durumu düzeltebileceğine olan güvenini kaybetmiştir.

ENERJİ ÖRNEĞİ

Ekonominin kontrolden çıkışı gerçeği üzerine çok kanıt gösterilebilir. Ama son günlerin en çok konuşulan ve halkı en yakından ilgilendiren enerji konusundan hareketle olayı açıklamak mümkündür.

Bilindiği üzere son 35 yıldır gündemimizde olan ve AKP iktidarı döneminde doludizgin uygulanan özelleştirmeler, enerji üretimi ve dağıtımını da kapsamıştır. Bugün artık sıradan tüketici olan hane halkından küçük esnafa, çiftçimizden küçük ve orta sanayiciye kadar halkımızın yüzde 90’ınından fazlasını yakan elektrik faturalarının arkasında şöyle bir gerçeklik bulunmaktadır:

Elektrik üretiminin yüzde 80’i özel sektörün elinde… AKP iktidarı son olarak iki santralin daha özelleştirilmesini gündemine aldı. Yani devletin elektrik üretimindeki payı daha da azalacak.

Elektrik dağıtımı ise tamamen özel sektörde. Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmış durumda ve dağıtım, aslan payı yandaşlara olmak üzere tamamen özelleştirilmiş. Güney Marmara bölgesinde olduğu gibi bunlardan bazılarının yabancılara satışına da başlanmış durumda.

Kısacası elektrik üretimi ve dağıtımında Osmanlı dönemine geri dönmüşüz.

Elektrikteki özelleştirmenin en çarpıcı yanı ise şurada: Devlet ürettiği yüzde 20 elektriği, kilovat saatini 32 kuruştan dağıtım şirketlerine satıyor. Dağıtım şirketleri ülkenin ihtiyacı olan geri kalan yüzde 80’i ise spot piyasadan 150 kuruş fiyatla temin ediyorlar.

Elektrik üretenlerin önemli bir kısmının aynı zamanda dağıtım şirketlerini ellerinde tutanlar olduğundan şüphe yok.

Kısacası devletin 32 kuruşa mal edip sattığı elektriği, özel şirketler 150 kuruştan kendi dağıtım şirketlerine satıyorlar. Onlar da 137 kuruştan meskenlere, diğer alıcılara ise (işyerleri ve sanayi) 206 kuruştan veriyorlar.

32 kuruş nerde, 150 kuruş nerde?

Türkiye ekonomisinin neden kontrolden çıktığını bu rakamlar çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Hemen her sektörde benzer bir yağma düzeni kurulmuştur.

Akaryakıt, haberleşme, petrokimya, demir çelik, tarımsal üretim girdileri – tohumluk, gübre vb. Bu sektörlerde de durum farklı değildir.

Bu tabloya sistem içinde bir çözüm yok.

AKP, ipleri elinden tamamen kaçırmış durumda. Rüzgârın önündeki kuru yaprak gibi savrulup duruyor. Onun yerine iktidara talip olan sistemin muhalefeti ise Türkiye’yi bugüne getiren politikalarla bir çıkış yolu bulabileceğini iddia ediyor.

ÇÖZÜM: HALKÇI-DEVLETÇİ DEVRİM PROGRAMI

Devlet, bir ekonomik aktör olarak devreden çıkmıştır ve piyasa yabancı ve yerli tekellerin soygununa sonuna kadar açılmıştır.

Yabancı ve yerli para spekülatörlerinin borsa oyunlarına, döviz kuru üzerinde istedikleri gibi oynayarak yaptığı vurgunlara karşı eliniz kolunuz bağlı seyirci durumuna düşerseniz ekonominizin kontrolden çıkması kaçınılmaz olur.

Her türlü tarımsal üretime uygun bir coğrafyada yaşıyorsunuz, tarımsal potansiyeliniz sadece sizi değil sizin gibi en az iki ülkeyi daha beslemeye yeter ama siz hemen hemen bütün tarım ürünlerini ithal eder durumdasınız.

Bundan 40 yıl öncesinde ABD ve AB’nin emirleri doğrultusunda ‘kırsal kesim nüfusunu yüzde 15’lere düşürmemiz gerekir’ diyen Özal’ın programını o günden bugüne uygulayan hükümetler işte bugünkü acınacak durumun sorumlularıdır.

Sistem içinde bu duruma bulunacak bir çözüm yoktur.

Enerji üretim ve dağıtım kurumlarından başlayarak ekonominin stratejik öneme sahip sektörlerini kapsayan bir kamulaştırma programı, halkçı-devletçi-planlı bir ekonomi politikası, kontrollü bir kambiyo rejimi, parasız eğitim ve parasız sağlık ile ülkenin bütün yurttaşlarını ülke kalkınmasının sahibi kılmak ve Batı Asya ülkeleri ile güvenlik ve ekonomi konuları başta olmak üzere her alanda sımsıkı işbirliği…

Kontrolden çıkmış ekonomiyi kontrol altına almanın programı özetle budur.

Bu programı uygulamak da bir Devrim sorunudur.