10-24 Temmuz 2021 tarihleri arasındaki günlerde, Kurtuluş Savaşımızda “Kütahya – Eskişehir Muharebeleri” olarak bilinen savaşlar yaşandı. Türk Ordusu, sayıca ve mühimmat bakımından daha güçlü olan Yunan Ordusu karşısında yenilgiye uğradı. 13 Temmuz günü Kütahya, 19 Temmuz günü Eskişehir Yunanlıların eline geçti. 17 Temmuz günü cepheye giden ve durumu yerinde gören Mustafa Kemal, Sakarya’nın doğusuna geri çekilme emrini verdi. Böylece Ordu’yu imha olmaktan kurtardı ve bir ay sonra başlayacak olan Sakarya Meydan Savaşı’ndan zaferle çıkmak, bu geri çekilme sayesinde mümkün oldu.
İşte Kurtuluş Savaşı’nın bu ölüm-kalım günlerinde, Ankara’da Maarif Kongresi toplandı. Salonda ön sıralar kadın öğretmenlere ayrılmış, birkaç sıra boşluk bırakılmış arka sıralarda ise erkek öğretmenler oturuyor. Fakat bu tablo bile birinci mecliste bulunan Ortaçağ kafalıların akıllarının alamayacağı bir durumdu. Kadınlar ve erkekler aynı salonda nasıl oturabilirlerdi! Mustafa Kemal’e çıktılar, durumu anlattılar ve Kongreyi düzenleyen Öğretmenler Birliği yönetimini şikâyet ettiler.
Bunun üzerine Mustafa Kemal, Öğretmenler Birliği Reisi Mazhar Müfit’i (Kansu) çağırır ve şikayetçi molla-hoca takımının önünde kendisine şunları söyler:
“Toplantıya kadın öğretmenleri de çağırmışsınız. Fakat onları niçin ayrı ayrı sıralara oturttunuz. Siz kendinize mi güvenmiyorsunuz yoksa Türk kadınının faziletine mi?”
Hemen ardından toplantı düzeni değiştirilir. Kadın ve erkek öğretmenler bir arada karışık oturarak “Maarif Kongresi” çalışmalarına devam ederler.
Kongre’den çıkan Mustafa Kemal derhal cepheye hareket eder. Çünkü Kütahya düşmüştür ve gelen haberler hiç iç açıcı değildir.
Kurtuluş Savaşı’nın en kritik günlerinde, kadın-erkek sorununa bakış böyledir ve bu bakış sayesinde kadını ve erkeğiyle Anadolu insanı omuz omuza savaşmış ve zafere böyle ulaşılmıştır.
100 YIL SONRASINDA VAN’DAKİ MANZARA
Aradan 100 yıl geçmiş bulunuyor. Önümüzde 20 yıllık AKP iktidarının sonunda geldiğimiz yerin neresi olduğunu ortaya koyan bir gazete haberi var: Sözcü gazetesinden Orhan Bozkurt’un bildirdiğine göre Van ilinde üç okulda kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim görmelerine son verildi. Hatta bu okullardan bir tanesinde kız ve erkek öğrencilerin öğrenim gördükleri katlar bile ayrıldı.
Edremit İlçesindeki Şehit Murat Demirci Anadolu İmam Hatip Lisesi ile İpekyolu ilçesindeki Merkez Anadolu İHL ve 15 Temmuz Şehitleri Anadolu İHL okullarında haremlik selamlık uygulamasına geçildi. Merkez Anadolu İHL’de ise kız ve erkek öğrencilerin katları da ayrıldı.
Yüzyıl sonra geldiğimiz yer burasıdır. Bu gidişatın bir adım sonrası erkek ve kız öğrencilerin okullarının ayrılması, sonrası; ‘Kadının okulda ne işi var? Kadının yeri evidir; görevi erkeğini mutlu etmek ve çocuklarına bakmaktır’ denilerek eve kapatılmasıdır.
Kız ve erkek öğrencinin yanyana durmasını normal görmeyen kafanın varacağı yer burasıdır. Bunun için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Günümüz dünyasında şeriatı uyguladığını söyleyen ülkelerin pratiği ortadadır. Bilindiği gibi Türkiye’de de şimdi, artık “muteber” konumlardaki tarikat ve cemaat şeyhleri de bu yönde görüşlerini sık sık açıklıyorlar.
Van’daki söz konusu uygulamayı yapan İHL yöneticileri, bu durumu görüp de göz yuman il milli eğitim yetkililerinden başlayarak Milli Eğitim Bakanlığına ve Hükümete kadar sorumlu herkes; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı ihlal etmektedirler ve suç işlemektedirler.
Kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim görmelerini yanlış ve zararlı olduğunu düşünenler, gerçekte o öğrencilere en büyük kötülüğü yapmaktadırlar.
Çünkü kız ve erkek öğrencileri birbirlerinden ayırmanın birinci sonucu, öğrencilerin; karşısındaki kız ya da erkek öğrenciyi, herşeyden önce kendisiyle aynı konumdaki, aynı haklara sahip bir “insan”; aynı eğitim hakkından yararlanmakta olan bir “Cumhuriyet yurttaşı” olduğu değil, birer cinsel obje olarak algılamalarıdır.
Erkek ve kız öğrenciyi birbirinden ayırdığınız zaman zihinlere hemen yerleştirdiğiniz ilk düşünce, kaçınılmaz olarak bu şekilde olacaktır. Erkek açısından kız öğrenci ulaşılması gereken bir cinsel obje, kız öğrenci açısından ise erkek egemen bir toplumda karşı cinsten öğrenci, sakınılması gereken bir muhtemel “cinsel saldırgan” kimliğine bürünür kolaylıkla.
Ayrıca böyle bir ayrım kaçınılmaz olarak kız ve erkek öğrenciler arasında sapkın cinsel eğilimleri de tetikler. Cumhuriyet’in ilk yıllarında geçmiş yılların bir kalıntısı olarak devam eden kız ve erkek liselerinde benzer yanlış yönelimleri önlemek amacıyla kız okullarına sınırlı sayıda erkek öğrenci alınması, erkek okullarına da aynı şekilde kız öğrenci alınması bu tehlikeyi önlemek amaçlıydı. Sonrasında Türkiye Cumhuriyeti bilindiği üzere bu kız ve erkek okulları uygulamasını tümüyle kaldırdı ve karma eğitim bütünüyle hakim oldu eğitim sistemine…
Şimdi eğitimde haremlik selamlık uygulamasına geçenler, ülkenin geleceği olan gençleri, eğitimle alakası olmayan, daha doğrusu sağlıklı bir eğitim olanağını dinamitleyen bir uygulamayı hayata geçirmektedirler.
Van’daki söz konusu okullarda yapılan; Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne açık bir meydan okumadır.
Aynı zamanda bu uygulama, yüzyüze olduğumuz tehdidin ulaştığı boyutu da gözler önüne sermektedir.