Rusya, Kovid 19 salgını gerekçe göstererek 1 Haziran’a kadar durdurduğu Türkiye uçuşlarını 21 Haziran’a kadar uzattı.
Gerekçe Kovid 19 idi ama gerçek nedenin, Türkiye’nin Kırım ve Ukrayna politikaları olduğunu herkes biliyor. Esasen Rus yetkililer de çeşitli vesilelerle bu gerçeği ifade etmekten geri durmadılar.
Uçuş yasağı süresinin 21 Haziran’a kadar uzatılmasının ana nedeninin ise, 14 Haziran’da gerçekleşecek Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde, AKP tarafından ABD ile ilişkiler konusunda verilen sıcak mesajlar olduğunu tahmin emek zor değil..
AKP’nin icraatları
Sorun sadece sıcak mesajlar değil. İktidar, arkada kalan aylar içinde çeşitli konularda pratikte sergilediği tutumuyla da genel olarak Batı, özel olarak da ABD’den bazı beklentiler içinde olduğunu ortaya koydu.
ABD ile en sıcak çatışma konularının başında gelen S-400’ler konusunda sistemi aktive etmek konusunda hiçbir adım atılmadı. Tam tersine “Girit Modeli” dillendirilerek bir orta yol bulma niyetinde olduğunu hissettirdi.
Türkiye’ye yönelik en büyük tehdit bugün, Suriye’de, Fırat’ın doğusundan geliyor. Ama AKP iktidarının, halihazırda Türkiye kontrolünde olan bazı bölgelerdeki ihvancı yapıyı kabul etmesi karşılığında, ABD’nin Fırat’ın doğusundaki faaliyetini sineye çektiği görülüyor.
Sineye çekmeyen Esat düşmanlığında ısrar etmez!
Doğu Akdeniz’de “Mavi Vatan”da doğal gaz araması yapan gemilerimiz aylardır Antalya limanına çekilmiş vaziyette.
Kırım ve Ukrayna’da ABD tezlerine destek verildi. Karadeniz’de Rusya’yı hedef alan NATO tatbikatına Türkiye de katıldı.
Suriye seçimlerini “gayrımeşru” ilan etme konusunda ABD ile birlikte hareket edildi.
Eşbaşkanlıktan yeni Abdülhamitçiliğe
Bütün bu dış politika uygulamaları, AKP’nin, ABD ve Rusya’yı birbirlerine karşı kullanabileceğini zanneden aklının ürünleridir.
Bir zamanlar, Davutoğlu tarafından temsil edilen “stratejik derinlik” politikasıyla ABD’nin başında olduğu dünya düzeninde alt bölgesel güç olma, dış politikanın temeli yapılmıştı.
“BOP Eşbaşkanlığı” görevi bu anlayışın sonucuydu. Bu politika duvara tosladı. Bir yanda 15 Temmuz darbe girişimine kadar giden FETÖ’cü yapılanma, diğer yandan Güneydoğu’da hendek savaşlarına ve Suriye’nin kuzeyinde bir İkinci İsrail girişimine kadar varan ve Türkiye’ye büyük maliyetler çıkaran gelişmeler; işte bu dış politika anlayışının sonuçlarıydı.
Dış politikada şimdi de bir başka büyük yanlış yapılıyor. ABD’nin eski konumunu kaybetmesi, Rusya ve Çin’in başını çektiği yeni bir dünya düzeninin adım adım şekilleniyor olması, daha doğrusu bir geçiş döneminde yaşıyor olmamızın, Türkiye gibi ülkelere önemli olanaklar sunduğu bir gerçektir.
Ama bu olanakları “ABD ve Rusya’yı birbirine karşı kullanmak” şeklinde gerçek hayatta karşılığı olmayan bir politikaya zemin olarak değerlendirmek tam da AKP aklıdır.
Rusya’nın uçuş yasağını 21 Haziran’a kadar uzatma kararını yanlıştan dönmeye yardımcı olacak bir uyarı olarak almak gerekiyor. Ama AKP’nin bugüne kadar ki uygulamaları bu konuda hiç de ümit vermiyor.
Ahmedinejat’ın öngörüsü
İran Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olan Ahmedinecat, Mayıs ayı içinde iki kez Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’ın birlikte hareket etmeleri durumunda, bölgenin kaderi üzerinde söz sahibi olabilecek konuma gelebileceklerini söyledi.
Biz bir adım daha ileri gidelim. Ahmedinecat’ın dediği gibi böyle bir işbirliğinin zemini vardır ve bu işbirliği sadece Bölgedeki durumu değil, Dünyadaki durumun da Batı Asya milletleri lehine değişmesinde etkili olacaktır.
Ahmedinecad büyük ihtimalle yeniden Cumhurbaşkanı seçilecek. Yaptığı açıklamalar üzerinde herkesin ama özellikle Türkiye’de yönetim mevkiinde olanların ciddiyetle düşünmeleri gerekir.
Türkiye ile İran’ın birlikte hareket etmesi demek, Batı Asya Birliği’ne giden yolda en önemli adımın atılması demektir. Türkiye, İran, Irak, Suriye, Azerbaycan, Lübnan ve KKTC’nin ilke elde oluşturacağı birliğe zaman içinde Batı Asya’nın diğer ülkeleri de dahil olacaktır.
Bu birlik, Suudi Arabistan ile yakın ve sıkı bir işbirliğine girebilir.
Batı Asya Birliği gerçekçidir ve bütün gelişmeler buraya doğrudur. Batı Asya Birliği, Avrasya’da daha büyük bir birliğe gidişte çok önemli bir rol oynayacaktır.
Ama en basitinden Suriye ile ilgili olarak bir yanda küçük hesaplar peşinde koşarken, diğer yanda Esat düşmanlığında vites yükseltenlerin kafalarında böyle bir projenin gerçekleşmesinde olumlu bir rol üstlenmek gibi bir düşüncenin olmadığı açıktır.
Bu düşünce ve yaklaşım içinde olanların, Türkiye’nin geleceğinde bir rolleri olmayacağı da bir başka gerçektir.