Bütün dünya ülkeleri arasında bir mutsuzluk sıralaması yapılsa hiç şüphe yok Afganistan açık ara ile birinci sırada yer alır.
Aynı sıralama, geleceğe ilişkin beklentilerin ne olduğu konusunda yapılsa, Afganistan, olumsuzlukta gene birinci gelecektir.
40 milyon nüfusu olan ülkenin yıllık milli hasılası 19 milyar dolar. Kişi başına düşen gelir 549 dolar… Dünyanın 193 ülkesi arasında 189’uncu sırada. Kendisinden sonra gelen ülkeler Somali, Burundi, Malavi ve Orta Afrika Cumhuriyeti.
Yıllardır şeriatçı terör ve yabancı işgallerle uğraşan Somali için de, Afganistan’la aynı nedenler söz konusu. Diğer ülkeler ise Orta Afrika’da bulunuyor. Bu ülkelerde, tarihsel olarak çok geri olmalarının (kabile toplumları) üzerine sömürge boyunduruğu bindi. Sonrasında da devam eden emperyalizme bağımlılık, bugünkü durumlarını anlamamızı mümkün kılıyor.
Nereden nereye?
Ama Afganistan’ın durumu farklıdır ve birçok bakımdan ibret vericidir. Bin yıl önce dünyanın en ileri ülkeleri arasındaydı Afganistan. 8. yüzyılla birlikte başlayan İslam aydınlanmasında önde gelen ülkelerdendi. Döneminin birçok büyük devletine ev sahipliği yaptı. Son olarak 1500’lü yıllarda Hindistan’ı da egemenliği altına alarak büyük bir İmparatorluk kuran Babür’ün anayurduydu.
İşte bu Afganistan, bugün dünyanın en geri ülkelerinden biri… Neredeyse biricik gelir kaynağı emperyalist dünya sisteminin vazgeçilmez bir parçası olan küresel mafyanın dayattığı Afyon ekimi. Şimdi ülkenin büyük kısmını kontrol eden Taleban, Ortaçağ’da bile söz konusu olmayan katı bir şeriat düzeni uyguluyor. Meydanlarda kalabalıkların önünde koyun boğazlar gibi insanlar katlediliyor. Kadınların, yanında aileden bir erkek olmadan sokağa çıkması meydanda, gene kalabalıkların önünde kırbaçlanması ve hatta bazen öldürülmesi için yeterli neden.
Türkiye’de bulunan Afgan mültecilerin en iyi yaptıkları iş köylerde çobanlık. Çünkü hiçbir eğitimleri yok. Şimdi Taleban’ın yeniden ülkeye hakim olma ihtimali ortaya çıkınca, Afganlılar büyük kitleler halinde göç yollarına düştüler. Basına yansıyan haberlere göre hergün ortalama 1000 kadar Afgan mülteci Türkiye’ye geliyor. Daha fazlasının komşu İran ve Pakistan’a gitmekte olduğundan kuşku yok.
Ortaçağ’ın ihyası
Afganistan bu duruma nasıl düştü?
Bu durumun asli sorumlusu, 40 yılı aşkın bir süredir; başlangıçta meşhur “Yeşil Kuşak” projesinin bir parçası olarak bu ülkeyle ilgilenen, 1980’lerden başlayarak ise ülkeyi en iyi Ortaçağ kuvvetleriyle işbirliği yaparak yönetebileceğini düşünen ABD emperyalizmidir. Bu süreçte ülkenin bağımsızlıkçı, demokratik ve aydınlanmacı güçleri adım adım yok edildi. Siyasal ve toplumsal hayatta var olan Ortaçağ kalıntıları canlandırıldı ve büyütüldü. Sonuçta bugünkü tablo ortaya çıktı.
Bu faaliyetin başlangıç tarihi, 1979 yılında dönemin ABD Başkanı Carter’ın, “Siklon Operasyonu” adı verilen gizli emri imzalamasıyla başlar. Sovyetlere karşı dinci örgütleri destekleme faaliyeti, sonraki yıllar içinde Afganistan içinde sahaya hakim olunarak devam etti. Pakistan gizli servisi ISI, El Kaide ve bir zamanlar Tayyip Erdoğan’ın dizi dibinde oturduğu Gulbeddin Hikmetyar aracılığı ile milyar dolarlar, Afganistan’daki savaş için dünyanın her tarafından bu ülkeye gönderilen cihatçılara aktarıldı. Sonuçta büyük bir “zafer” kazanıldı. Sovyetler yenildi ve çekildi. Geride Amerikan dolarları ve silahlarının marifeti ve Suudiler ile Körfez Emirliklerinin katkısıyla Ortaçağa döndürülmüş bir ülke kaldı.
Ne demek istediğimizi somutlamak bakımından Afganistan’da Sovyet işgaline karşı direnen şeriatçı örgütlerin denetimindeki medreselerde okutulan kitapların ABD’de basılarak getirildiğini belirtelim. O medreselerde yetişen genç kuşak (Taleban), 1990’ların ortasından itibaren gene bir ABD mamulü olan El Kaide ile birlikte Afganistan’da yönetimi tamamen ele almak amacıyla harekete geçti ve ülkeye hakim oldu.
2001 yılından sonra ise ABD, Taleban’ın denetimden çıkmakta olduğunu görünce doğrudan müdahale etti ve ülkeyi işgal etti. Önceki 20 yılda dolaylı yoldan Afganistan’ı yöneten ABD, son 20 yılda ise doğrudan yönetmeye başladı.
Sorumlu: ABD emperyalizmi
Onun için Afganistan’da bugün gördüğümüz bütün olumsuzlukların birinci ve hatta yegâne sorumlusu ABD emperyalizmidir.
Afganistan pratiği, emperyalizmin, dünyamızdaki gericiliğin merkezi ve her türlü insanlık dışı uygulamanın da sahibi olduğunu göstermiştir.
El Kaide, IŞİD, Boko Haram, Es Şebap ve Taleban gibi örgütler, emperyalizmin günahlarının ürünüdür ama acısını Müslüman halklar çekiyor.
Bu tablo çözümü de gösteriyor: Emperyalizmden kurtulmadan, emperyalizmin başı olan ABD’nin Müslüman ülkelerdeki askeri varlığını sona erdirmeden olumlu hiçbir adım atılamaz.
Afgan halkına ve etkili oldukları her yerde Müslümanlara “Cehennemi” bu dünyada yaşatan Ortaçağ özlemcileri; bu durumda, varlık nedenleri ortadan kalkacağı için tarihin çöplüğündeki yerlerini kaçınılmaz olarak alacaklardır.
İşte o zaman, Asya’nın tam ortasındaki eşsiz coğrafi konumunun avantajlarını ve sahip olduğu zengin maden kaynaklarını kullanarak Afgan halkı, bilimi rehber edinerek yeniden dünya insanlık ailesi içinde hak ettiği yeri alabilecektir.