Normal koşullarda AKP’nin 20 yıllık iktidar döneminde yapılan yanlışlar, herhangi bir hükümeti defalarca götürmeye yeterdi.
- BOP eşbaşkanı olarak yapılan icraatlar,
- 12 yıl boyunca PKK ve FETÖ ile yapılan işbirliği, devletin en kritik kurumlarının; “ne istediler de vermedik” ve “sizi rahatsız eden kamu görevlileri varsa söyleyin gereğini yapalım” anlayışıyla terör örgütlerinin istediği şekilde düzenlenmesi,
- 28 Şubat döneminde sıfıra indirilen terör vakalarının, terör örgütlerine sağlanan olanaklar sonucunda onbinlerce insanımızın canına mal olması ve milyarlarca dolar ülke kaynağının heba edilmesi,
- Milli Gelir yerinde sayarken dış borcun 130 milyar dolardan 500 milyar dolara çıkması,
- Toplumu kutuplaştırma yönündeki siyaset ve uygulamalar,
- Kamu kaynaklarının yağmalanması vb. milyonlarca emekçi sefalet ücretine mahkum edilirken, “itibardan tasarruf olmaz” gerekçesiyle lüks ve şatafat içinde yaşama…
Listeyi çok uzatabiliriz. Herkesin bildiği icraatlar. Ama AKP bütün bunlara
rağmen bugüne kadar iktidarda kaldı. Çünkü, Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası olarak 2000’lerin başında bu Parti’yi Türkiye’de iktidara taşıyan ABD, daha en başından gene bu projenin bir parçası olarak muhalefeti de “ayarladı”. MHP’nin sözde muhalefet olarak 2002 seçimlerinde ve 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oynadığı rol biliniyor.
Ama en önemlisi Ergenekon tertibinin bir parçası olarak 2010 yılında CHP’ye yapılan operasyondur. Genel Başkan değişikliğiyle Parti’nin içine girdiği yol, o dönem yükselen halk hareketinin zorladığı güçbirliği çalışmalarının baltalanması ve en nihayet 2014 yılındaki Ekmeleddin vakası ile birlikte 2015 yılında PKK’ya karşı harekete geçen TSK’nın karşısında “operasyonlar dursun” raporlarıyla dikilmesi…
Bu listeyi de uzatabiliriz. Sonuç olarak bugün Atatürk ve “Devrimci Cumhuriyet”le sorunları olan bir ekibin (10 Aralık ekibi), Parti’nin yönetim kademelerine hakim olması, AKP’nin neden 20 yıldır hala iktidar mevkilerinde olduğunu açıklıyor.
Muhalefetin çıkmazı
Bugün de AKP iktidarının hala en büyük şansı, karşısındaki muhalefettin durumudur.
“Sistem”in muhalefeti olan “Millet İttifakı”nın, bugün kimlerle yanyana durduğunu ve kimlerden medet umduğuna baktığımızda, bu kadar yıl geçmesine ve bu kadar kötü bir iktidar karnesine rağmen AKP’nin, neden hala yönetimde olmaya devam ettiğini anlayabiliriz.
Millet İttifakı, AKP’nin karşısında HDP ile yanyanadır. HDP, PKK’nın yasal partisidir ve PKK ise Obama’nın deyişiyle ABD’nin “sahadaki kara gücü”dür. Sadece bu tablo bile milletin bu muhalefete, bütün yaşananlara rağmen neden uzak durduğunu açıklar.
İkinci olarak Millet İttifakı’nı yanında duran kişi ve partiler, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan… AKP’nin 2015 öncesindeki bütün yanlışlarının önde gelen sorumlularıdır…
- Abdullah Gül, Colin Powell ile 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşmayı imzaladığını itiraf eden kişidir. “Güzel şeyler olacak” diyerek PKK ile “açılımı” başlatmıştır…
- Ahmet Davutoğlu, BOP projesinin memurudur. ABD’nin başında olduğu “küresel dünya düzeni”nde Türkiye’nin rolünü, bu sistem içinde alt bölgesel düzeyde sorumluluk almak olduğunu söylemiş ve ona göre hareket etmiştir. Suriye’nin ve Libya’nın yakılıp yıkılmasının esas sorumlulardandır.
- Ali Babacan, dış borçların dört kat artmasının sorumlusu, Kemal Derviş politikalarının kararlı uygulayıcısıdır.
İşte bu isimlerle birlikte AKP’yi götürmeye çalışmak, gerçekte AKP’ye yapılan en büyük yardımdır.
Çözümsüzlüğün zıddına dönüşümü
Millet İttifakı’nın en büyük handikapı; değişen dünyayı anlamaması, hala eski dünyanın bir parçası olarak hareket etmesidir.
Atlantik çağı geride kaldı. ABD ve Avrupa’nın belirleyici olduğu dönem artık yok. Asya yükseliyor. ABD ve bütün olarak Batı, askeri ve ekonomik bakımdan bugünün dünyasında belirleyen güç değil.
Ama Türkiye’deki sistem içi muhalefet, bütün bu gerçeklere rağmen hala geçmişte yaşıyor. ABD ve AB’nin, AKP yerine kendileriyle iş tutacağı beklentisiyle iktidar hesapları yapıyor.
Bu durumda zaman zaman, iktidar Partisi olarak Türkiye’nin mecburiyetlerine boyun eğerek bazı adımlar atmak zorunda kalan AKP’nin karşısında, daha katı bir Atlantikçi muhalefet tablosu; hem sistemin çıkmazıdır ama özel olarak ise sistem içi muhalefetin çıkmazıdır.
İktidarı ve muhalefetiyle sistemin çözümsüzlük içinde olması, milletin de bu çözümsüzlüğe mahkûm olması anlamına gelmez.
Böyle durumlarda çözüm kendini dayatır ve tarihi rolünü oynayacak kuvveti-kuvvetleri tarih sahnesine çıkarır.
İşte Türkiye şimdi, bu günleri yaşamaktadır.