2023 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, sunduğu olanaklar ve yaşanmakta olan gelişmelerle birlikte düşünüldüğünde, Türkiye için ihtiyaç duyulan çözümün kapısını aralayacak bir tarihi fırsata dönüştürülebilir.
Her şeyden önce zemin, bir devrimci dönüşüm açısından uygun hale gelmiştir. Mevcut sistemle ve sistem partileriyle gidilecek bir yer yoktur. Bütün mesele bu dönüşümü gerçekleştirecek bir devrimci öncünün yaratılmasıdır.
Devrimci dönüşümü isteyenler sadece kendisini sosyalist olarak tanımlayan örgütlenmeler ile sınırlı değildir. Toplumumuzun değişik kesimleri bu isteği değişik biçimlerde çeşitli vesilelerle ortaya koymaktadırlar.
Ve dünya koşulları da bir devrimci dönüşümü zorlamaktadır. Türkiye’nin, dünyanın yaşadığı bu büyük değişikliğin bir parçası olarak son otuz yılda nesnel olarak adım adım Atlantik’ten kopması ve Asya’ya yönelmesi bir “zorunluluk” olarak yaşanmaktadır. Ama esas olarak ekonomi ve güvenlik alanlarında yaşanan bu “zorunluluk”, henüz kendisine uygun siyasal üst yapıyı yaratamamıştır.
Cumhurbaşkanlığı seçimi
2023 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Milletvekili seçimleri yapılacaktır. Seçim yasasının siyasi partiler arasında ittifaka izin vermesi, yüzde yediye indirilse de hala çok yüksek olan seçim barajı ile birlikte düşünüldüğünde, var olan ittifaklar dışında kalan partilere çok fazla bir şans bırakmamaktadır. Seçmenin, “ehveni şer” tercihi ile karşı karşıya bırakılmış olduğu görülmesi gereken bir gerçekliktir.
Ama Cumhurbaşkanlığı seçimi böyle değildir.
Birinci olarak 100 bin imza toplayan her aday seçime katılabilmektedir.
İkincisi, geçen seçimde geçersiz oyları geçerli sayarak kıl payı seçilen Tayyip Erdoğan açısından bu sefer böyle bir çare de “kurtuluş” olmayacaktır. Seçimin ikinci tura kalması kaçınılmazdır. Onun için seçimin ilk turuna ne kadar çok aday katılırsa o kadar iyi olacaktır. Çok aday, seçime katılım oranının yüksek olması ve dolaysıyla herhangi bir adayın ilk turda seçilebilme olanağının ortadan kalkması anlamına gelecektir.
Bu da ilk turda seçmenin gönlündeki adaya oy vermesinin mümkün olması demektir.
Yurtseverlerin ortak adayı
Kritik sorun ve ihtiyaç, “Türkiye İttifakı”nın oluşması ve bu ittifakın bir ortak aday ile seçime katılmasıdır.
“Türkiye İttifakı”, kendilerini “sosyalist” olarak tanımlayan oluşumların ittifakı olarak anlaşılmamalıdır.
Sosyalistler bu ittifakın oluşmasında öncü rolü oynayabilir ve oynamalıdırlar da! Ama mevcut sistemden rahatsızlık duyan – umudunu kesmiş, geniş toplum kesimleri vardır. Kritik sorun, bu kesimleri de kucaklayan bir ittifak oluşturmaktır.
Bu ittifakın adayı seçime katılmak için gerekli olan 100 bin imzayı çok rahat toplayacaktır.
Ve böyle bir ittifakın oluşturulmuş olmasının yaratacağı sinerji, seçimin ilk turunda seçmenin gönlündeki adaya oy verebilmesinin rahatlığı, 2023 sonrasının Türkiye’si için umut kaynağı olabilecek bir sonucun alınmasını mümkün kılacaktır.
2023 sonrası
Önemli olan 2023 sonrasıdır. Şu anda bütün veriler, Cumhur İttifakı’nın bu seçimleri kaybedeceğini gösteriyor.
Bir eli PKK’da, bir eli FETÖ ile AKP’nin 2015 öncesi iktidarı döneminde Türkiye’ye ve halka karşı işlenen suçların sorumlusu olan Gül, Davutoğlu ve Babacan ekibinde olan, iktidar olma hayalini, çöken Atlantik sistemine daha sıkı yapışmakta göre Millet ittifakının çözüm olmayacağını söylemek kehanet değildir.
Dolaysıyla 2023 seçimleriyle birlikte Türkiye daha büyük bir arayış içine girecektir.
“Türkiye İttifakı” adayının anlamlı bir oy aldığı koşullarda ise bu arayışın adresi artık belli olacaktır.
Ve Türkiye’de hiçbir güç bu koşullarda yükselecek olan halkın mücadelesinin önünde duramaz ve Türkiye’nin çok kısa süre içinde yeniden bir seçime gitmesi kaçınılmaz hale gelecektir.
“Kendini dayatan çözüm” bugün, Türkiye’nin bütün yurtsever devrimci öncülerinin önüne bir araya gelme, “armudun sapı, üzümün çöpü” demeden temel ilkelerde anlaşma ve toplumun geniş kesimlerinin de etrafında gönül rahatlığı ile birleşebileceği bir ortak aday ile 2023 seçimlerine hazırlanmaktır.