Aklı başında her iktidar sahibi, iktidara talip olduğunu politikası ve pratiği ile her zaman ortaya koyacak bir muhalefetin varlığını şans olarak görür.
Çünkü böyle bir muhalefet, yürüttüğü mücadeleyle iktidara her zaman eksik ve yanlış politikalarını – uygulamalarını görme olanağı sunar.
Akıllı iktidar, muhalefetin mücadelesinden öğrenir ve böylece iktidarını sürdürebilmek açısından yararlanır.
Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz ay içinde yapılan Partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında (08.10.2021); muhalefet partileri ile ilgili olarak; “Ülke yönetimine talip olmaktan vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını hatırlatmak istiyoruz” diye konuştu. Daha sonra da benzer mesajlar vermeye devam etti.
Bu sözler, iktidar Partisi ile muhalefet arasında her zaman cereyan eden sıradan bir polemiğin gereği olarak söylenmiş sözler olarak kabul edilebilir mi?
Geçmiş ve gelecek
Her siyasi hareket ya da parti, bugünden, sözü ve eylemiyle geleceğine dair mesajlar verir. Veya tersinden düşünerek şöyle de söyleyebiliriz: İktidarda veya muhalefette olsun bütün siyasi Partilerin bugün izlemekte oldukları politikaların veya yaptıkları işlerin geçmişte ortaya konmuş ipuçları mutlaka vardır.
Hiçbir şey durup dururken birden bire ortaya çıkmaz…
Örneğin Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen sene Rize’de bir muhalefet partisine yönelik şiddete varan protesto gösterileri üzerine “Daha neler olacak neler? Bunlar iyi günleriniz” (26.05.2001) şeklindeki sözlerini nasıl anlamak gerekir?
Bu davranışın, bütün muhalefet Partilerine yönelik, “Bundan sonra her yerde burada gördüğünüzden daha büyük protestolarla karşılaşacaksınız, hatta dolaşamayacaksınız bile” tehdidinden başka bir anlama gelmeyeceği açıktır.
Endişe verici durum
Herkesin bildiği bazı verilerin AKP yetkililerini ciddi olarak endişelendirdiği açıktır. 2002 yılında vatandaşın tüketici veya kredi kartı borcu dahil toplam borcu 6.3 milyar tl idi, 2021 yılında ise toplam hane halkı borcu 874.2 milyar tl’ye yükselmiş durumda.
Tam olarak 140 kat artmış. Asgari ücret ise AKP’nin iktidarı aldığı 2002 yılı sonunda 250 tl, bugün ise 2800 Tl. Artış, 12 kat bile değil.
2000’li yıllarda kişi başına düşen dış borç 1963 dolar, bugün ise 6000 dolar
Dünya Bankası raporuna göre Türkiye, düşük ve orta gelir seviyesinde olan 120 ülke arasında en çok dış borcu olan altıncı ülke.
Ve Recep Tayyip Erdoğan’ın gösterdikleri “performanstan” dolayı “Dünya şok oldu” dediği Türkiye ekonomisi, iktidarı aldıkları 2002 yılında dünyanın 16. büyük ekonomisi idi, şimdi ise 20. Sırada ve beklenti 2021 sonunda 21. sıraya gerileyeceği yönünde.
Bütün bunların üstüne, AKP’nin ihvansever Esad düşmanı politikasının ürünü olan Fırat’ın doğusundaki “PKK devletçiğini” de eklemek gerekiyor.
Her şeyi bir yana bırakalım sadece bu veriler bile AKP yetkililerinin endişelenmesi için yeterlidir.
Durum ve muhtemel gelecek
Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini, 20 yıllık iktidar yorgunluğunun sonucu olarak söylenen ve çok da önemi olmayan konuşmalar olarak değerlendirmek mümkün değildir.
Devletin kaynakları AKP iktidarı döneminde Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde görülmedik ölçülerde yandaşlara aktarıldı. Yağmalanan kaynaklardan nemalanan oldukça geniş bir kesim oluştu.
Basında birden çok yerden maaş alan AKP’li milletvekili ve bürokrat haberlerinden geçilmiyor. Oldukça geniş ve yasal kılıfına uydurulmuş bir “hırsızlık” olayıyla karşı karşıyayız.
Hiçbir liyakati olmayan sadece AKP’li olduğu veya iktidarın dayandığı tarikat veya cemaatlerden birine mensup olduğu için jet hızıyla en yetkili makamlara getirilen kişilerin varlığına ait haberler Türkiye’nin bütün illeri, devletin bütün kurumları için geçerli. Örneğin, Erzurum’da müezzinlik yapan bir vatandaşın, yıldırım hızıyla Ağrı üniversitesinde müdürlük pozisyonuna atanmasının başka bir açıklaması olamaz.
Tarım Kredi Kooperatifleri gibi uzmanlık gerektiren bir kurumun bütün yönetim kurulu üyeleri AKP’li olmak dışında bir özelliği olmayan kişilerden oluşuyorsa “tuz kokmuş” demektir.
Ve bu örneklerin binlerle, onbinlerle olduğu da bir başka gerçektir.
Açıklanan Pandora belgelerine göre AKP destekçisi bütün yeni zenginlerin hepsinin offshore hesapları var. Yağmaladıkları ülke kaynaklarını, yarın iktidarın gitmesi durumunda, elden gitmemesi için dışarıya kaçırmışlar.
Ekmeğini dinden kazanan oldukça geniş bir kesim oluştu. İslam tarihinin hiçbir döneminde ve hiçbir ülkede görülmedik ölçülerdeki bir ruhban sınıfının varlığı, AKP’nin dayandığı toplumsal temelin önemli bir unsuru haline geldi.
Bütün bunlara devlet desteği ile palazlanan tarikat ve cemaatleri de eklemek gerekir.
Ve elbette büyük bir hızla vatandaşlık verilen ve artık sayıları milyona varan mülteciler de var.
Bütün bu kesimlerin hepsi, varlıklarını ve geleceklerini AKP iktidarına bağlı olarak görüyorlar. Ve bu iktidarın gitmemesi için veya gitmesi durumunda ise yeniden gelmesi için ellerinden geleni yapacaklarından hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Kısacası şöyle bir tablo ile karşı karşıyayız: Birinci olarak iktidar kaybetmesi durumunda hesap vermek ile karşı karşıya kalacak olan iktidar sahipleri;
İkinci olarak AKP iktidardan gitmesi durumunda ekmeğini kaybedecek olan ve şimdi sayıları milyonlar ile ifade edilen çeşitli kesimler.
İşte Tayyip Erdoğan’ın sözlerini bu tablo içinde düşünmek gerekiyor.