2021 Türkiye’sinin en büyük ayıplarından biri, yaşı 80’nin üzerinde olan 14 emekli generalin, tamamen yasalar çerçevesinde görevlerini yapmış olmalarından dolayı bugün hapse atılmalarıdır.
Hiç kimse, ‘Komutanlarımız AKP tarafından hapse atıldı; onun için ayıp AKP’nindir’ demesin!
Ayıp bütün Türkiye’nindir. Yasa dışı ve her türlü insani duruştan uzak bir durum gerçekleşiyorsa bir ülkede, o ülkede yaşayan herkesin bunda sorumluluğu vardır.
Kılıçdaroğlu 28 Şubat mağdurlarıyla helalleşmekten bahsediyor. Demek ki Kılıçdaroğlu 90’ına merdiven dayamış bu komutanların hapiste olmasını onaylamaktadır.
Ana Muhalefet Partisi de, İktidar Partisi gibi 28 Şubat’a saldırıyorsa, sözünü ettiğimiz ayıp, iktidarı ve muhalefeti ile bu sistem partilerinin hepsinindir.
Ama aynı zamanda böyle bir ayıbın gerçekleşmesinde bu ülkenin yurtsever devrimcilerinin; Kemalistlerinin ve Sosyalistlerinin de sorumluluğu vardır; yeteri kadar mücadele etmedikleri ve böylesine bir ayıbın yaşanmasına izin verdikleri için.
28 Şubat’ta ne oldu?
28 Şubat’ın mağdurlarıyla helalleşmek ne demektir? Aslında sadece bu ifade bile Kemal Kılıçdaroğlu’nun nerede konumlandığını, kime mesaj gönderdiğini yeterince ortaya koyuyor.
28 Şubat, Anayasanın amir hükümleri uyarınca Cumhuriyet Devrimi Kanunlarının uygulanması çabasıdır. Veya bunu, Türkiye’nin Cumhuriyet Devrimi rotasına dönme çabası olarak da ifade edebiliriz.
28 Şubat, 8 yıllık temel eğitimdir. Çocuklarımızın tarikat tuzağından kurtarılması girişimidir.
28 Şubat, “Türkiye’nin şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olmaması” yolunda yeniden bazı tedbirler almaya başlamasıdır.
28 Şubat Atatürk’ün Bölge Merkezli Dış Politikasına dönüştür. Türkiye’nin Irak, İran ve Suriye ile birlikte hareket ederek bölücü terör örgütünü etkisiz hale getirmesidir.
Ve 28 Şubat’ta olup biten her şey, yasalar çerçevesinde ve zamanın hükümetinin bilgisi ve onayı dahilinde yapılmıştır. Kısacası ortada bir suç yoktur.
28 Şubat ile ilgili olarak yapılacak bir eleştiri varsa, Türkiye’nin yaşadığı bütün sorunların kaynağı olan Atlantik ittifakına karşı yeterince tavır almaması ve bundan dolayı kendi içinde Atlantikçileri de barındırmasıdır.
Türkiye ekonomisinin sonraki yıllarda ABD’nin memuru Kemal Derviş’e teslim edilmesinde, 28 Şubatçıların da sorumluluğu vardır.
Ama bu hatalar veya eksiklikler 28 Şubat’ın toplam olarak bakıldığında tarihimizin yüz akı dönemlerinden biri olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
FETÖ’nün başarıya ulaştığı iki yer
Ergenekon tertibi, ABD’nin Türkiye’yi tamamen kendisine bağlamak ve Büyük Ortadoğu Projesini uygulamak amacıyla sahneye koyduğu bir dizi kumpas davasıyla ve operasyonla sahneye kondu. Devletin içine yuvalanmış FETÖ ve o zaman AKP, bu amaçla kullanıldı.
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Türkiye, tertibe ve kumpas davalarına direndi. Silivri duvarları destansı bir direnişle yıkıldı. Ardından Türkiye FETÖ ile hesaplaşmaya başladı.
Tertibin başarıya ulaştığı iki yer var. Birincisi, 2010 yılında bir kaset kumpası ile CHP yönetiminin değişmesi, ikincisi FETÖ’cü savcıların açtığı ve diğer bütün kumpas davalarında olduğu gibi tamamen sahte belgelere dayanan 28 Şubat davası.
Bir FETÖ kumpası olan 28 Şubat davası AKP tarafından sürdürüldü çünkü AKP’nin kendisi de 28 Şubat’ın hedef aldığı tarikat ve cemaatlerin Partisidir.
Taahhüt yenileme
Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme yolculuğuna çıkıyorum” diyerek verdiği mesajlar yeni değil. 2010 yılında CHP’nin başına, o mesajları verdiği için getirilmişti. Sonraki yıllar içinde tekrar tekrar aynı mesajları verdi.
Kılıçdaroğlu Atatürk’ün CHP’sine karşıdır. Kısacası Atatürk’e karşıdır. Her vesileyle bunu söyledi. Parti yönetiminden Atatürkçü kadroların adım adım tasfiye edilmesi, Atatürk’le sorunu olan 10 Aralık ekibinin Partinin kilit yönetimlerine getirilmesi bu karşıtlığın sonucudur.
Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Devrimin ezdiği, saf dışı bıraktığı Batı destekli Ortaçağ gericiliği ile gene Batı destekli etnik bölücülük ile helalleşmekten bahsediyor.
“Benim Partim de geçmişte acıların yaşanmasına sebep oldu” derken kastettiği milli devlete, bağımsızlığa ve ortaçağ karanlığına karşı verilen mücadeledir.
Cumhuriyet Devrimi’ne karşıtlık ve 28 Şubat’a karşıtlık arasında da tam bir tutarlılık vardır.
Kısacası Kılıçdaroğlu; AKP’nin baş aşağı gittiği koşullarda, kendisini iktidara taşıyacağını düşündüğü Okyanus ötesine bir kez daha taahhütlerini yenileme ihtiyacı duymuştur.