İlginçtir, Rusya’nın Ukrayna operasyonu ile birlikte Rusların ve Çinlilerin Türklerin ezeli ve ebedi düşmanları olduğu teorisi bazı çevreler tarafından yeniden piyasaya sürüldü.
Sosyal medyada bu konuda yapılan yorumlardan geçilmiyor. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise işi daha da ileri götürdü. Rusya’nın, Ukrayna’dan sonra Türkiye’yi hedef alacağını, Kars ve Ardahan sorununu yeniden gündeme getireceğini bile iddia etti.
Ukrayna’dan sonra sıranın Polonya, Moldova ve Türk Cumhuriyetlerine geleceği iddia ediliyor. Batı emperyalizminin yayılma hedefinde olan ve ekonomik büyüklüğü dünya ekonomisinin yüzde ikisini bile bulmayan bir ülkenin bunu nasıl becerebileceği üzerinde düşünülmüyor bile!
İnsanoğlu, ilkçağlardan bu yana savaşta propagandanın öneminin farkındadır. Bütün savaş klasiklerinde; Sun Tsu’nın Savaş Sanatı’ından, Doğu Roma savaş sanatı kitabı Strategikon’a kadar her yerde propagandanın savaştaki önemi anlatılır.
Ama Göbbels’in hakkını inkâr etmemek gerekir. Hitler’in Bakanı propagandayı, çağımız savaşlarında en önemli silahlar arasında ilk sıralara, belki de birinci sıraya yerleştirdi.
Televizyon ve internet ise propagandayı Göbbels’i bile kıskandıracak ölçüde önemli ve etkili kıldı. Çavuşeşku’yu bir askeri darbe ile deviren CIA, Temeşvar’da bir hastane morgundan çıkardığı on kadar ölünün bahçede yanyana dizili görüntülerini dünya basınına servis ederek “Çavuşeşku’nun öldürdüğü beşbin göstericinin” kanıtı olarak sunabildi!
Aynı merkez, Birinci Körfez Savaşı’nda İspanya açıklarında batan bir tankerin denize saldığı akaryakıt içinde çırpınan bir karabatak görüntülerini, Saddam Hüseyin’in Kuveyt petrol tesislerine yaptığı saldırının yol açtığı doğa felaketinin kanıtı olarak bütün dünyaya servis etti hatırlanacağı üzere.
Ve bu yalanlara inanan milyonlar oldu Dünyanın bütün ülkelerinde…
Şimdi benzer yalanlara Ukrayna’daki gelişmeler dolaysıyla tanık oluyoruz. 20 yıldır Rusya’nın bütün uyarılarına ve kendilerinin en başta verdikleri sözlere rağmen ısrarla Doğu’ya doğru genişleyen ve en sonunda da Ukrayna ve Gürcistan’ı da içine almak için harekete geçen NATO, hedefe konulan ülkenin kendini savunmak için almak zorunda kaldığı tedbirleri, “eşi görülmemiş bir barbarlık, saldırganlık” olarak propaganda ediyor.
2014 yılında iktidarı ele geçiren Soros-CIA destekli neo-Nazi mafya çetelerinin yönetiminde bulunan, yanız başına AB ülkelerinin sahip olduğu tarım topraklarının neredeyse yarısına sahip olan ve bundan dolayı bütün Batılı tekellerin iştahını kabartan Ukrayna, Rusya’ya karşı her türlü provakasyonun merkezi olurken, neo-Nazi çetelerin Rus çoğunluğun yaşadığı Donbass’ta 2014 yılından bu yana öldürdüğü sivil sayısı 10 binin üzerine çıkmışken, emperyalist psikolojik savaş merkezlerinin kontrolündeki Batı medyasında Rusya’yı zalim bir işgalci olarak gösteren ve gün 24 saat yapılan propaganda, kesinlikle bir psikolojik savaş başarısıdır!
GÜNÜMÜZ DÜNYASININ GERÇEKLERİ
Rusların ve Çinlilerin Türklerin ezeli ve ebedi düşmanları oldukları propagandasını da bu kapsamda değerlendirmek gerekir.
Bundan yüzlerce ve binlerce yıl önce “yağma”, “talan” “ganimet” ve komşu toplulukları düzenli “haraç”a bağlamanın, ekonominin çok önemli bir gelir kalemi olduğu tarih dönemlerinde komşu topluluklar arasında yaşanan kavgaları, ezeli ve ebedi düşmanlığın kanıtı olarak ele alanlar, bir yanıyla cehaletlerini ortaya koyuyor, diğer yanıyla da aslında bugün yaşanan kavgada birileri tarafından kullanılan “elverişli araçlar” olduklarını gösteriyorlar.
14. yüzyıldaki Timur, 16. yüzyıldaki Babür imparatorlukları ile gene 16. Yüzyılda Viyana kapılarına kadar dayanan Osmanlılar; yağma, ganimet ve “haraç”ın ekonomilerde önemli bir yer tuttuğu dönemin en son örnekleri idiler. Bu uzun tarihi dönem boyunca Türkler Çinliler ve Ruslar, komşu olmaktan kaynaklanan sürekli kavgalar içinde oldular doğal olarak.
Sonra devir değişti, insanlık kapitalizm çağına girdi. Batı Avrupa’nın ve Kuzey Amerika’nın kapitalist devletleri önceleri sömürgecilik döneminde askeri işgal ve kaba sömürüyle, emperyalizm çağında ise sermaye ihracı yoluyla dünyanın geri kalanını yağmaladılar, sömürgeleştirdiler ve bağımlı hale getirdiler.
Geçmiş dönemlerde yağmalayan ve yağmalanan, haraç veren ve alan topluluklar olarak karşı karşıya olan Asya ve Afrika’nın bütün toplumları bu sefer kapitalist sömürgeciliğin hedefi olarak aynı kaderi paylaşmaya başladılar. Gelişmiş kapitalist dünyanın sömürgesi olmak ya da kendi aralarında dayanışarak sömürgecilik zincirini koparmak kaderi.
Türkler ve Ruslar bu dayanışmanın ilk ve en parlak örneğini Türk Kurtuluş Savaşı döneminde verdiler.
Bu büyük gerçeğin farkında olan Atatürk, son nefesine kadar Sosyalist Sovyetler Birliği ile dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Ölümünden bir yıl önce en yakın üç çalışma arkadaşına yaptığı vasiyet biliniyor: “Sovyetler Birliği’ne karşı asla bir ittifak içinde olmayın!”
Çin’in durumu belli. Son iki yüzyıldır aynı düşmana karşı savaşıyoruz. Çin, 1949 yılındaki büyük devrimle makus talihini yendi ve 70 yılın ardından şimdi Dünyanın en büyük ekonomisi. Ve Çin’in Sosyalist yöneticileri, Mao zamanından beri aynı şeyi söylüyorlar:
“Çin asla hegemonya peşinde koşmayacak. Ama eğer bir gün Çin hegemonya peşinde koşmaya başlarsa bütün dünya halkları Çin’e karşı birleşsinler ve onu yıksınlar!”
RUSYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
Şimdi yeniden Rusya-Türkiye konusuna dönelim: İki ülke de nesnel olarak aynı düşmanın hedefi durumunda. Bu nesnellik, birçok konuda iki ülkeyi beraber hareket etmeye zorluyor.
Rusya, Suriye’de Türkiye ile birlikte! 2016 sonlarında başlayan Astana süreci olmasaydı, büyük ihtimal ABD’nin, Kuzey Irak’taki kukla devleti bir koridor ile Akdeniz’e bağlayacak İkinci İsrail hayali gerçekleşmiş olacaktı.
Libya’da gene Türkiye Rusya işbirliği bu ülkede nispi bir istikrarı sağladı ve bu da Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan’ına sahip çıkmak isteyen Türkiye’nin elini güçlendirdi.
Kafkasya’da Azerbaycan, Rusya’nın da olumlu tavrı ve desteği ile 30 yıldır işgal altında olan topraklarını kurtardı.
Ekonomide Rusya’nın gerek tarım ürünleri alıcısı olarak, gerekse Turizm sektörünün ayakta kalmasında oynadığı hayati rol ile Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanmasındaki payı biliniyor.
Son olarak bütün kışkırtmalara, AKP iktidarının tüm yalpalamalarına ve özellikle iktidar yanlısı medyada kampanya halinde yürütülen Rusya karşıtı yayınlara rağmen Türkiye’nin Rusya aleyhine yaptırımlara katılmamasına karşılık, Rusya da; ilan ettiği “hasım ülkeler” listesine almayarak ekonomik krizin pençesinde boğuşan Türkiye’ye en büyük yardımı yaptı.
İşte bu koşullar altında “ezeli ve ebedi düşmanlar” propagandası yapanlar bilerek ya da bilmeyerek günümüzün en büyük saldırganı ve Türkiye’nin baş düşmanı ABD emperyalizminin değirmenine su taşımış oluyorlar.