Rusya-Ukrayna çatışması, bölgesel bir savaş olmanın ötesinde, daha bugünden sonuçları olan veya başka bir deyişle köklü bir değişim yaşamakta olan dünyamızın yeni yüzünü gösteren bir laboratuvar oldu.
Artık yeni bir dünyadayız!
Olanca çıplaklığı ile gözler önüne serilen bu yeni gerçekliğin belli başlı noktaları şunlardır:
1. ABD’nin askeri gücüyle dünyanın dört bir yanında hegemonya peşinde koştuğu dönem geride kalmıştır. Gerçi bu olgu yeni değildir. 2003 yılında ABD Irak’a girdikten sonra herkes, – ABD’li ve İran’lı yetkililer de dahil – sıranın İran’a geldiğini düşünüyordu. Ama ABD, çok kısa bir sürede Irak’ı işgal etmiş olmasına rağmen ülkede hiçbir zaman duruma tam hakim olamadı. Direniş, her alanda bütün şiddetiyle sürdü ve ABD; Irak’la kıyaslandığında her bakımdan çok daha büyük olan İran’a saldırmayı göze alamadı.
Aradan geçen yıllar, Irak işgalinin ABD açısından bir fiyasko olmaktan başka bir anlama gelmediğini ortaya koydu.
Irak’la birlikte son 20 yıl içinde ABD el attığı her yerde yenildi. Afganistan, Suriye, Yemen, Libya, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan vd.
Ukrayna olayında ise ABD daha en başından havlu attı. Rusya harekete geçince silahlandırdığı ve kışkırttığı Ukrayna’yı ortada bıraktı. 20 yıl öncesinde İran’la savaşmayı göze alamayan ABD’nin, çok daha zayıf olduğu koşullarda çok daha güçlü bir devletle kapışmayı göze alamayacağı açıktı.
Kısacası Ukrayna Savaşı, ABD’nin askeri gücüne dayanarak kabadayılık yaptığı dönemin geride kalmış olduğunu net olarak ortaya koydu.
2. 141 devlet, ABD’nin başını çektiği Batı dünyasının, Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara katılmadı. Söz konusu devletler dünya ekonomisinin yüzde 62’sini oluşturuyor. Bu da Batı’nın söz konusu yaptırımlarının altının boş olduğunu gösteriyor. Hindistan, Rusya’dan alacağı petrol ve doğal gaz için Rupi ile ödeme yapacağını açıkladı. Suudi Arabistan, Çin ile ticaretinde Yuan kullanmayı görüşüyor. Batı’nın Rusya’yı bankacılıktaki SWİFT sisteminden çıkarma girişimine karşılık Çin’in geliştirdiği alternatif sistemler hızla devreye giriyor. Vb. vb.
Bütün bu veriler, ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırım tehditlerinin kof olduğunu gösteriyor. Sadece askeri bakımdan değil ekonomik bakımdan da dünyanın dengeleri değişmiştir.
Ve belki de en önemlisi, dolar egemenliği döneminin sonunun gelmekte olduğunu gösteren işaretlerin bu vesileyle daha da çoğalmasıdır.
Konuyu uzun vadede değerlendirirsek, Batı’nın yaptırımlarından esas zarar görenin başta ABD olmak üzere Batı olduğunu göreceğiz.
3. ABD ve NATO’nun daha en baştan havlu atmasının en önemli nedenlerinden biri 4 Şubat 2022 günü Pekin’de Şi ile Putin arasında varılan “limitsiz işbirliği” anlaşmasının bulunduğu bir gerçektir. ABD, daha en başından karşısında, başını Çin ve Rusya’nın çektiği ve arkasında Asya’nın neredeyse tamamı ile gelişmekte olan dünyanın bulunduğu bir gücün olduğunu bilmekteydi. Ukrayna’yı NATO’ya dahil etmek gibi girişimiyle deyim yerindeyse bir kumar oynadı ve kaybetti.
ABD, çökmekte olan her gücün kaderini yaşıyor. Artık kaldırdığı her taş ayağına düşmektedir.
4. ABD’nin Rusya’dan petrol ve doğalgaz almama kararına Macaristan ve Slovakya’nın açıktan karşı çıkması, diğer AB üyesi ülkelerin ise sadece sözde katılması –Avrupa’ya Rus gazının akışında en ufak bir aksamanın olmaması bile “sözde katılım” iddiamızı kanıtlamaya yeter – önümüzdeki dönemde Atlantik ittifakının dağılacağının işaretleri olarak alınabilir. ABD kaçınılmaz olarak kendi sınırlarına çekilecek ve iç sorunlarıyla uğraşmak durumunda kalacaktır.
5. Rusya’nın Ukrayna operasyonunda başarıya ulaştığını daha bugünden söyleyebiliriz. Ukrayna’nın askeri hedeflerini bertaraf etmek, Donetsk, Luhansk ve Kırım konularında Ukrayna’ya geri adım attırmak ve bu ülkenin NATO’ya dahil olmayarak tarafsız kalmasını sağlamak. İki ülke arasındaki görüşmelerde bu konuda sonuca yaklaşıldığı anlaşılıyor.
Kısacası, bölgesel sorunlarda oyun kurucu artık Batılı emperyalistler değil, bölge ülkeleridir. Astana görüşmeleriyle Suriye’de yaşadığımız bu gerçeği şimdi Ukrayna’da da yaşıyoruz.
6. Ukrayna Savaşı, AKP iktidarının izlediği Abdülhamitçi denge politikasının gerçeklik dünyasında bir karşılığının olmadığını gözler önüne serdi. Türkiye’nin ulusal çıkarları, gerek ekonomisinin ihtiyaçları, gerekse güvenlik sorunları; AKP’yi Batı’nın yaptırımlarına katılmamak zorunda bıraktı. Kırım ve Ukrayna konusunda herkesten daha fazla NATO’cu ve Batıcı bir söyleme sahip olan AKP, işler sıcak çatışma noktasına dayanınca Batı’yla yolunu ayırmak durumunda kaldı.
Ama AKP, hala nerede duracağına karar vermiş değildir. Hala, “hem nalına hem mıhına” vurarak yürüyebileceğini sanmaktadır.
İhvancı ve Abdülhamitçi kafayla Türkiye’nin dış politikası yönetilemez. Ukrayna krizi bu gerçeği de çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi.
Kısacası artık yeni bir dünyadayız. “ABD Çağı” geride kaldı. Artık Çok Kutuplu bir dünyada veya daha doğru bir ifadeyle “Bölgesel Birlikler Çağı”ndayız.