Türkiye İttifakı yolunda sosyalistlerin birliği (5)

Milletimizin, sistem içinden kendisine dayatılan “çözüm”lere mahkûm olmadığını her vesileyle ortaya koyduğu ve bir çıkış yolu aradığı bugünlerde yaşanan iki gelişme, gelecek açısından umut vericidir.

​Birinci olarak dört siyasi partinin ön ayak olduğu“Sosyalist Güçbirliği”, 20 Ağustos 2022 günü, Ankara’daTMMOB Makine Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi’nde yaptığı toplantıyla yola çıktığını duyurdu.

​İkinci olarak ise Doğru Parti Genel Başkanı sayın Rıfat Serdaroğlu, 21 Ağustos 2022 günü Gazete Duvar’a, dört Parti olarak Türkiye İttifakı’nı oluşturmak konusunda anlaştıklarını, başka Partilerle de görüşmelerinin olduğunu, 29 Ağustos tarihinde Zafer partisi, Memleket Partisi ve Milli Yol Partisi ile bir araya geleceklerini ve Eylül sonunda çalışmalarının sonucunu ilan edeceklerini söyledi.

​Sayın Serdaroğlu’nun açıklamasında; oluşturmayı düşündükleri ittifakın programı konusunda ayrıntı yok ama Atatürk ilke ve inkılaplarına saygılı oldukları, Anayasa’nın ilk altı maddesinin değiştirilemeyeceği görüşünü savundukları ve kamu ağırlıklı bir karma ekonomik düzeni benimsedikleribelirtiliyor.

​Sosyalist Güçbirliği toplantısı sonunda söz konusu Parti temsilcilerinin de aralarında olduğu 200’den fazla aydının imzasıyla yayınlanan sonuç bildirisinde ise çok daha ayrıntılı bir program yayınlandı. Sonuç bildirisinde; Cumhurbaşkanlığı sisteminin kaldırılacağı, insanın insanı sömürmediği, sömürünün ve işsizliğin ortadan kaldırıldığı, insanca yaşamın kurulacağı bir Cumhuriyeti savundukları, özelleştirmelere son verileceği ve peşkeş çekilen bütün kamu varlıklarını yeniden kamulaştıracakları, eğitim ve sağlık hizmetlerinin parasız olacağı, emperyalizme karşı oldukları, Türkiye’nin NATO’dan çıkması gerektiği, bağımsız ve egemen bir Türkiye için emperyalizme karşı mücadele edecekleri, devletin tüm kademelerini ele geçirmiş tarikatlara karşı laikliği savundukları ve “yurttaşlığın tesis edilerek etnik, dinsel, mezhepsel ve toplumsal cinsiyetten kaynaklı farklılıklar nedeniyle ayrımcılığın, karşıtlıkların ortadan kaldırılacağı, herkesin eşit ve kardeşçe yaşayabileceği bir Cumhuriyeti” savundukları belirtiliyor.

EN GENİŞ BİRLİK

​İki girişimin de olumlu bir ilk adım olduğunu belirtmekle birlikte şunları söylememiz gerekiyor: Cumhur ve Millet İttifakları ve HDP etrafında örülmeye çalışılan ittifaklar dışında kalan ve Türkiye için bir çıkış yolu anlamına gelecek yeni bir ittifakın oluşturulması gerektiğini söyleyen çok sayıda parti bulunuyor.

​Şöyle de söyleyebiliriz, sözünü ettiğimiz üç sistem ittifakı içinde yer alan toplam 13 parti bulunuyor. 25 Ağustos itibariyle bu partiler dışında seçime katılma hakkı olan 14 Parti daha var. Bu Partilere Sosyalist Cumhuriyet Partisi ve Zafer Partisi gibi önümüzdeki bir ay içinde seçime katılma hakkı elde edecek birkaç partiyi daha ekleyebiliriz. Ayrıca seçime katılma hakkı olmayan ama bir “Türkiye İttifakı” içinde olması gereken başka partiler de var. Toplam olarak en az 20 kadar parti, çeşitli vesilelerle “yeni bir ittifak”tan yana olduklarını her vesileyle yazıyorlar, söylüyorlar.

​Hal böyleyken bütün bu partilere deyim yerindeyse sırtını dönüp ve bir an önce bir şeyleri kendi başına “kotarmak” gibi bir çaba içine girmek çok sağlıklı değil. Ama bu eksikliğinönümüzdeki haftalar ve aylar içinde yapılacak çalışmalarla giderileceğine inanıyoruz.

​Bu temel eleştirinin yanısıra açıklanan sonuç bildirisi ve yapılan açıklama üzerine de birkaç söz söylemek gerekiyor:

​Herşeyden önce Türkiye’nin ihtiyacı; Sosyalist Güçbirliği’nde yer alan Partilerden Türkiye İttifakında yer alan partilere kadar ortak paydası Türkiye olan bütün partileri kapsayan geniş bir cephenin kurulmasıdır. “Türkiye İttifakı”,bu geniş cepheyi tanımlamak için kullanılabilecek en uygun tanımlamadır.

​Sosyalistlerin olmadığı bir Türkiye İttifakı olmaz. Öte yandan sosyalistlerin “İttifakı” sadece kendileriyle sınırlamaları ise iktidar perspektifinden uzak, kendi dünyasında yaşamaktan memnun bir ruh halini ifade eder.

İTTİFAKIN (GÜÇBİRLİĞİNİN) PROGRAMI

​Sayın Serdaroğlu; gerçi ittifakın programı üzerine çok fazla bir şey söylememiş, ama gene de, ABD’nin,Yunanistan’a büyük bir askeri yığınak yaptığı, burnumuzun dibinde Dedeağaç’ta büyük bir askeri üs tesis ettiği ve Doğu Akdeniz ve Suriye’de Fırat’ın doğusunda “sahadaki kara gücü” üzerinden Türkiye’ye yönelik tehditlerini artırdığı koşullarda, emperyalizm ve NATO; söyleneceklerin en başında yer almalıydı.

​Sosyalist Güçbirliği sonuç bildirisi ise “aynı ideolojik” yaklaşıma sahip olduğunu söyleyen Parti ve kişilerin görüşü olduğu için doğal olarak daha ayrıntılı. Ama burada da Bizim gibi ülkelerde her zaman en önemli sorun olan emperyalizm konusunun üçüncü sırada ele alınması doğru bir yaklaşım değil. Oysaki ilk iki maddede yer alan Başkanlık sistemi, özelleştirmeler vb konular, doğrudan doğruya emperyalizme bağımlılığın sonucu olarak önümüze çıkan sorunlar. Ayrıca genel bir emperyalizm değil, ABD emperyalizmi ve işbirlikçileridir Türkiye’nin düşmanları.

Bugün Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan sığınmacı sorununa tek kelime ile değinilmemesi ise önemli bir eksiklik. Sığınmacı sorunu, zorda olan bazı insanların ülkemize sığınması olayı değildir. Emperyalist bir plan dahilinde Türkiye’ye yönelik emellerin hayata geçirilmesinde bir araç olarak kullanılmak üzere bilinçli olarak Türkiye’nin üzerine yıkılan ve zamanı gelince pimi çekilecek olan bir “bomba”dan söz ediyoruz. Dolaysıyla sığınmacı sorunu bugün ekonomik kriz gibi, laiklik gibi, başkanlık sistemi gibi, terör sorunu gibi Türkiye’nin en önemli birkaç sorunundan biridir ve sistem dışı bir çözüm sunmak iddiasında olanların sessizce geçiştirecekleri bir konu değildir.

​Aynı şekilde Türkiye’nin son kırk yılının en önemli konusu olan ABD emperyalizmi destekli etnik terör, Obama’nın deyişiyle “ABD’nin sahadaki en önemli kara gücü” olan ve bugün ABD koruması altında Fırat’ın doğusunda devlet olma hayali peşindeki terör örgütünden tek kelime ile söz etmemek de bir başka büyük eksiklik. ABD’nin “sahadaki kara gücü” görülmeyince; emperyalizm ve işbirlikçilerinin söyleminde baş sırayı işgal eden “etnik, dinsel, mezhepsel ve toplumsal cinsiyetten kaynaklı farklılıkları, yurttaşlığı tesis ederek gidermek” gibi bir ifade programda kendine yer bulabiliyor.

​Üçüncü bir nokta ise şudur: Türkiye İttifakı, elbette Sosyalist Güçbirliği de; ABD ve NATO’dan kaynaklanan tehditlere karşı İran, Irak, Suriye başta olmak üzere bölge ülkeleri ve yükselen Asya ile Türkiye’nin daha yakın ilişki içinde olacağını da ilan etmelidir.

​Şimdi yeni bir dünya kuruluyor. Asya ayağa kalkıyor. Gelişmekte olan bir dünya ülkesi olarak Türkiye; Batı Asya’daki komşularımız başta olmak üzere egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı, karşılıklı yarar ve eşitlik temelinde bu yeni dünyada yerini alacaktır. Bütün insanlığın emperyalizm belasından kurtulması böylece gerçekleşecektir.

TÜRKİYE İTTİFAKI’NIN PROGRAMI

​Bütün bunlarla birlikte Türkiye İttifakı’nın programının hangi maddelerden oluşması gerektiği konusundaki görüşlerimizi bir kez daha belirtelim. Program çok ayrıntıya girmeden bugün Türkiye’nin en temel sorunları ile ilgiliçözümleri içermelidir.

Tam bağımsız Türkiye,

Başkanlık Sisteminin kaldırılması,

Laik-demokratik Cumhuriyet, (Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olamaz!)

Şam ile derhal el sıkışılarak sığınmacıların güvenlik içinde ülkelerine gönderilmesi,

Halkçı-devletçi ekonomi, (Kamu ağırlıklı karma ekonomi),

Ana maddeleri böyle olacak bir program, bütün milli sınıfları birleştirir ve Türkiye’yi bugün içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarır.