“Hızır’ın yetişme” vakti

Genel olarak bütün dünya, özel olarak ise Türkiye tarihi bir yol ayrımındadır. İnsanlığın, kapitalizmin serbest piyasa sistemi ile gideceği bir yer kalmadı.  Orta vadede çok büyük değişimler – devrimler yaşayacağımızı gösteren işaretler çoğalmıştır. Bu açıdan 2022’nin Türkiye’sine bakarsak yapabileceğimiz tespitler şunlardır:

ALEYHTEKİ VERİLER

-Tarihinin en büyük krizini yaşamakta olan Türkiye’de hoşnutsuz halk kitlelerine önderlik edecek, başka bir deyişle harekete geçmek için kitlelerin sırtını dayayabileceği bir devrimci Parti – Merkez yoktur. Devrimci güçler dağınık durumdadır ve var olan küçük küçük örgütlenmeler, halkın büyük mücadelelerde ihtiyaç duyduğu önderliği yapabilmekten uzaktır.

-Başta emekçiler olmak üzere halk kitlelerini ve bütün milleti barış ve birlik içinde tutmada hayati öneme sahip Cumhuriyetin laiklik ilkesi önemli ölçüde tahrip edilmiştir. Ülkede, inanç farklılıklarından kaynaklanan provokasyonlar ve çatışmalar açısından elverişli bir zemin yaratılmış durumdadır.

-Türkiye nüfusunun yüzde 10’unu geçen sığınmacılar, bir emperyalist plan çerçevesinde Türkiye’nin üstüne yıkılmış ve günü geldiğinde Türk milletine karşı kullanılacak bir saatli bomba durumundadırlar.

-Varlığı, geçimi, geleceği mevcut iktidara bağlı olan oldukça geniş bir toplumsal taban (FakFukFon’dan geçinen milyonlarca aile, ekmeğini dinden kazananlar, son hızla vatandaşlık verilen mülteciler ve kamu kaynaklarının yağmalanmasıyla iktidardan nemalananlar) yaratılmış durumdadır. Bu toplumsal taban, Türkiye’nin geleceğine yönelik en önemli tehditlerden biridir.

-Neo liberal politikaların uygulanmasıyla 40 yılın sonunda toplumsal çürüme olağanüstü boyutlara ulaşmıştır. Toplumsal çürümenin bu ölçüde büyümesi, geleceği kuracak olan insan malzemesinin zaaf içinde olduğu anlamına gelir.

LEHTEKİ VERİLER

-Türkiye Devrimi’nin baş düşmanı olan ABD emperyalizmi ve müttefikleri kaybediyorlar. Ukrayna savaşı artık yeni bir dünyada yaşamakta olduğumuzu gösterdi.

-Türkiye Devrimi’nin müttefiği olan Asya yükseliyor. Dünya ekonomisinin ağırlık merkezi artık Asya’da. Bu bakımdan Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda, gerek Şanghay İşbirliği Örgütü’ne, gerekse BRICS’e dahil olma yönündeki işaretler, Devrimin lehinde olan veriler arasındadır.

-Türkiye, 200 yıldan sonra ilk defa (Milli Kurtuluş Savaşımızı hariç tutarsak) komşusu olan bölge ülkeleriyle işbirliği yaparak emperyalist ülkelerin müdahalesini boşa çıkardı. Astana süreci, dünya ölçeğinde önemli sonuçları olan tarihi bir olaydır. Batı Asya Birliği için koşullar elverişli hale gelmiştir.

-Türkiye toplumunda büyük bir arayış vardır. Sistem içinde bir çözümün olmayacağı kanaati yaygınlaşıyor. Nüfusun yüzde 15 kadarının önümüzde yapılacak seçimlerde sandık başına gitmeyeceğini söylemesi ve neredeyse yarısının da “mevcut partilerden hiçbirisinin” Türkiye’nin sorunlarını çözemeyeceği kanaatinde olması; Türkiye’nin büyük bir değişimin arifesinde olduğunu gösteren en önemli veridir.

-Değişik toplumsal kesimler ve Partiler arasında ülke ve millet olarak yüzyüze olduğumuz bu çıkmazdan kurtuluş için işbirliği yapma arayışları güçleniyor. Bu yöndeki somut girişimler, bir “Türkiye İttifakı” oluşturma çalışmaları umut vericidir.

-Bugün değişik örgütler içinde parçalı bir şekilde duran sosyalistler arasında da birleşme yönünde arayışlar ve çalışmalar vardır. İhtiyaç ve koşullar sosyalistleri de birleşmeye zorlamaktadır.

-Nüfusun yüzde beşinin kendisini sosyalist olarak tanımlaması, Kendisini “Kemalist Devrimci” olarak tanımlayanları da bu orana eklediğimizde, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu büyük toplumsal devrime önderlik edecek potansiyelin fazlasıyla var olduğunu görürüz.

Kısacası “kul sıkışmıştır ve Hızır yetişmektedir!”