“İkinci Ekmeleddin Vakası”na doğru!

Türkiye seçime doğru giderken Kemal Kılıçdaroğlu eliyle yaratılan nurtopu gibi bir “sorunumuz” oldu. CHP Genel Başkanı, sanki Türkiye’de başörtüsü sorunu varmış gibi olmayan bir tartışmayı başlattı. AKP’nin, arayıp da bulamadığı bir “altın fırsat” ayağına gelmiş oldu.

Tayyip Erdoğan dün yapılan grup toplantısında CHP’ye özetle; “eğer gerçekten ‘bu sorunun’ çözümünde samimiyseniz, gelin bu meseleyi Anayasa hükmü yaparak çözelim” dedi.

Sonuç olarak seçime doğru giderken, AKP’nin bugüne kadar tepe tepe kullandığı türban konusunu onun elinden aldığını zanneden Kılıçdaroğlu. yaptığı hamlenin altında kalmıştır. AKP’ye benzeyerek onun elinden kozunu alma gayreti, AKP’nin elini güçlendirmekten başka bir işe yaramamıştır.

RAKİBİN MİNDERİNDE GÜREŞMEK

Sadece türban meselesinde değil hemen hemen her konuda AKP’ye benzeyerek AKP’nin yerini almak gibi bir gayret içindedir CHP’nin başında olduğu muhalefet.

ABD ve AB ile olan ilişkilerde Millet İttifakı’nın bütün söylediği, ‘AKP Batıyla olan ilişkilerimizi yürütemedi, bozdu. Biz geleceğiz ve düzelteceğiz”’ demek oldu. Kılıçdaroğlu’nun tam da seçime doğru giderken ABD’ye gidecek olması da, AKP’nin yerini alma gayretinin ifadesidir.

AKP, iktidarının ilk 12 – 13 yılında, Türkiye’yi, gerçekte bir üçlü koalisyon olarak yönetti. FETÖ ve PKK, koalisyonun gizli ama herkesin bildiği ortakları idiler. 28 Şubat 2015 günü Dolmabahçe sarayında HDP ile yapılan basın toplantısında açıklanan koalisyon protokolü hatırlardadır. Her ne kadar PKK, 7 Haziran seçimlerinden sonra ABD’nin bölge planlarının gereği olarak bu koalisyonu bozduysa da AKP, Kasım seçimlerine doğru giderken Kabineye iki HDP’li bakan alarak hala bu koalisyonu sürdürmek niyetinde olduğunu göstermişti.

FETÖ ile olan “koalisyon” ise daha aleniydi ve Tayyip Erdoğan’ın “ne istediler de vermedik” sözleriyle itiraf edilmişti.

Ama köprülerin altından çok sular aktı. Dünyadaki, bölgedeki ve ülkedeki gelişmeler bu koalisyonun devamını olanaksız kıldı. Türkiye’nin mecburiyetleri, eski koalisyon ortaklarını karşı karşıya getirdi.

CHP ve Millet İttifakı, işte şimdi bozulmuş olan bu koalisyonu, AKP’nin yerini alarak yeniden diriltme çabası içindedir. Kısacası CHP, AKP’nin minderinde güreşerek sonuç alabileceğini sanmaktadır. Nafile bir çaba…

TÜRKİYE’NİN GERÇEK SORUNU

Türkiye’de bir “türban” ya da “başörtüsü sorunu” yok, tam tersine türban takmayanların karşılaştığı baskılar anlamında bir ciddi bir sorunu vardır.

Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin ve görevlilerinin hemen her gün tesettüre girmeyen kadınları hedef alan açıklamaları orta yerde duruyorken hala “başörtüsü” sorunu varmış gibi bir durumdan bahsetmek tam bir akıl tutulmasıdır.

Tam tersine bugün türbanın, Ordu ve emniyet mensupları gibi belli bir disiplinle kamu hizmeti yapmak durumunda olan kurumlara bile girmiş olması, gerçekte bu kurumların ülke güvenliği açısından hayati olan görevlerinin baltalanmasından başka bir anlama gelmez.

Türban bir siyasal simgedir. Halkımızın geleneksel kıyafeti değildir. Türbanı takan kişi açıkça karşısındakilere ben “Siyasal İslamcıyım” demektedir. Muhatap olduğu bütün yurttaşlara kanunun öngördüğü eşit hizmeti yapmakla görevli kamu görevlilerinin, hele hele Ordu, Emniyet ve Yargı gibi son derece önemli kurumlardaki görevlilerin siyasal kimliklerini bu şekilde bağıra bağıra ilan etmeleri, söz konusu kişilerin, kendilerine işi düşen vatandaşlar arasında da ayrım yapacakları anlamına gelir.

Bu da milletin dini inançlarına göre ayrıma tabi tutulması demektir ki Türkiye için asıl tehlike buradadır.

AKP’YE SUNULAN ALTIN FIRSAT!

Kılıçdaroğlu seçime doğru giderken AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a, “gökte ararken yerde buldukları altın bir fırsat” sunmuş oldu “türban” çıkışıyla.

Bağıra bağıra gelen bir ikinci “Ekmeleddin vakası” ile karşı karşıyayız.

2013 yılındaki Haziran ayaklanmasının ve Ergenekon kumpasına karşı milletin büyük çoğunluğunun birleştiği ve Silivri duvarlarının yıkılmasıyla zafer kazandığı koşullarda, arkasındaki halk desteği zayıflamış olan Tayyip Erdoğan’ı ancak Ekmeleddin İhsanoğlu kurtarabilirdi. Kılıçdaroğlu o zaman ikinci bir adayın çıkmasını disiplin tehditleriyle önleyerek halkın sandık başına gitmediği koşullarda Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı.

Şimdi AKP, kamuoyu yoklamalarına göre gene bir hayli gerilerde. Cumhuriyet tarihinin en ağır krizinin sorumlusu, İhvancı dış politika 10 milyon sığınmacıyı Türkiye’nin başına bela etmiş vaziyette; ABD’nin Yunanistan’a silah yığdığı, anlaşmalara aykırı bir şekilde adaların silahlandırıldığı, Mavi Vatanımızdaki haklarımızı savunamadığımız, sismik araştırma gemisi “Abdülhamit”in Antalya körfezine hapsedildiği koşullarda AKP’yi, ancak ikinci bir “Ekmelledin Vakası” kurtarabilir.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Türbana yasal güvence” hamlesiyle “İkinci Ekmelledin rolü”ne talip olduğunu ilan etmiş bulunuyor.

Ama Türkiye artık 2014 yılında değil, “İkinci Ekmeleddin Vakası” 2023 koşullarında bu sefer “vaka” olarak kalmaz, “facia” olarak gerçekleşir.

Bu ülkenin bütün yurtseverlerine, siyasi görüşü ne olursa olsun laik- demokratik cumhuriyetten yana olan bütün yurttaşlarına düşen görev, birbirinin gerçekte hiçbir durumda alternatifi olamayacak seçeneklerin karşısında “Türkiye İttifakı”nı oluşturmak için derhal harekete geçmektir.