“Yerdeki çamur, gökteki yıldız”

Meşhur dizelerdir: “İki mahkûm pencereden dışarı baktı / Biri yerdeki çamuru / Diğeri gökteki yıldızları gördü.” Hayata ve olgulara nereden ve nasıl baktığınız önemlidir.

Günümüz Türkiye’si ile ilgili karamsar yorumlar yapmak moda oldu. Bu yorumların kaynağının; CHP başta olmak üzere Meclis içindeki Partiler ile PKK ve FETÖ; veya bu örgütlerin etki alanı içindeki aydınlar olduğunu belirtmek gerekir.

Bununla birlikte 18 yıl süren AKP iktidarı, bu iktidarın ekonomi başta olmak üzere hemen her konuda devlet geleneği ile bağdaşmayan uygulamaları, Laik Demokratik Cumhuriyet’e karşı attığı adımlar ve seçim sonuçlarına bakıldığında bir alternatifinin görünmüyor olması da bu karamsar tahlilleri besliyor.

Oysa gerçek durum farklıdır. Türkiye’ye bugün yön veren temel dinamiklere ve son yılların gelişmelerinin ardındaki olgulara baktığımızda karamsarlığın yanlış olduğunu gösteren bambaşka bir Türkiye tablosu görürüz.

Olgular

  1. Her şeyden önce son on yıl içinde dünyamız büyük bir değişim yaşadı. Dünya ekonomisinin ağırlık merkezi artık Asya’da ve Çin, en büyük ekonomi. Askeri bakımdan Şanghay İşbirliği Örgütü’nü oluşturan ülkeler, toplam olarak ABD ve müttefiklerinden daha büyük güç bir haline geldiler. Kısacası Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı bütün olumsuzlukların ardındaki güç olan ABD kaybediyor.

  2. Türkiye; ekonomik, siyasi ve askeri bakımdan hızla Atlantik ittifakından kopuyor. Türkiye’nin aktif katılımcısı olduğu Astana süreci, Suriye başta olmak üzere bölgedeki gelişmeleri belirleyen merkez olarak öne çıktı. FETÖ, PKK operasyonları ve Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonlarında Türkiye, ABD’yle cephe cepheye geldi. Ve Türkiye, ABD’nin ambargo tehditlerine aldırmayarak Rusya’dan S-400’leri aldı, vb.

  3. Yarım yüzyılı aşkın süredir doğrudan emperyalizmin desteğinde adım adım güçlendirilen Siyasal İslam, 2011 yılındaki “Arap Baharı” hamlesi ile gücünün doruğuna ulaştı ve ardından inişe geçti. IŞİD’in Suriye ve Irak çıkışı ile FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi, inişe geçen “Siyasal İslam”ın “Altın vuruşu” oldu. Bütün Müslüman ülkelerde şimdi esmeye başlayan “Laik Demokratik Cumhuriyet” rüzgârıdır. Parlayan yıldız Mustafa Kemal Atatürk’tür.

  4. Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizinin pençesinde. Borçlanma ekonomisi duvara dayandı. 1980 yılından bu yana uygulanan neo-liberal ekonomik sistem iflas etti. Türkiye’nin önünde, üretimi esas alan kamucu milli direnme ekonomisine dönüş dışında bir çıkış yolu yok. Ve bu gerçek şimdi artık toplumun çok çeşitli kesimleri tarafından dile getiriliyor.

  5. Türkiye’nin, emperyalist senaryoların hayata geçirilmesine izin vermeyecek dinamiklere sahip olduğu ortaya çıktı. Bu dinamiklerin varlığı kanıtlayan olguların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:

–  2007 Cumhuriyet mitingleri ve 2013 Halk ayaklanması

–  Ergenekon tertibinin bozulması, Silivri duvarlarının yıkılması

–  FETÖ’cü darbenin başarısızlığa uğratılması

–  ABD emperyalizmin Türkiye içindeki kolları FETÖ ile PKK’nın üzerine gidilmesi

–  Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları ile ABD-İsrail koridorunun kesilmesi

–  İran ve Irak ile işbirliği yapılarak Barzani’nin 2. İsrail hamlesinin boşa çıkarılması

– ABD’nin BOP projesinin “eşbaşkanı” olarak yola çıkan iktidar sahiplerinin, geldiğimiz aşamada, Türkiye’nin mecburiyetlerinin önünde sürüklenerek ABD karşıtı saflaşmada yer almaları…

– Ekonomik olarak hayat sahasının yükselmekte olan Avrasya’da olduğunu gören ve bu yönde ağırlığını koyan güçlü bir sermaye sınıfının varlığı…

Bu liste uzatılabilir. Sonuç olarak Türkiye, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin bozguna uğratılmasında tayin edici bir rol oynamıştır. ABD’nin “Üç İsrail Projesi”nin Türkiye ayağı, yani emperyalist işbirlikçisi İslamcıların yönettiği Türkiye hayali yerle bir edilmiştir.

  1. Geldiğimiz aşamada Türkiye’nin ekonomi başta olmak üzere acil çözüm bekleyen sorunlarına AKP iktidarının hiçbir çözümü yok. Türkiye üretim ekonomisine geçecek ve bu da ancak devrimci bir programla olabilir.

  2. Yakın geçmişte kazandığı başarılarla –Ermeni Soyıkırımı yalanının AİHM’de tescil edilmesi, Ergenekon tertibinin bozulması, 15 Temmuz gecesi oynadığı tarihsel rol, AKP’nin bütün komşularımızla bozduğu ilişkilerin yeniden daha güçlü olarak kurulması, PKK ve FETÖ terör örgütlerinin üzerine gidilmesi, ekonomik krize biricik çözüm olan halkçı devletçi seçeneği üretmesi vb. vb. – Türkiye’ye yön veren Öncü Parti ve önerdiği devrimci çözüm, artık Türkiye’nin gündemindedir.

  3. Ve nihayet tarihi kırılma noktasına yaklaşıldıkça, halkın önündeki seçeneklerin azalması ve çözüm olacak biricik seçeneğin bütün millet açısından daha “görünür” hale gelmesi. Bugün Türkiye’nin 81 ilinde esas olarak üç Parti seçime giriyor. Cumhur İttifakı, Millet İttifakı ve Vatan Partisi.

İşte Türkiye tablosuna bir de bu pencereden bakmakta yarar vardır. Böyle bir bakış, bize yerdeki çamuru değil, gökteki yıldızları gösterecektir. Ama elbette bu “parlak geleceğin”, örgütlü mücadeleyi daha da büyütmeye bağlı olduğunu unutmayacağız…