Youtube’da Singapur’un bir caddesinde bağdaş kurarak oturmuş, başında keçe külah benzeri bir başlık, şalvarımsı bir pantolon ve ona uygun bir gömlekle (mintan) türkü söyleyen bir gencin videosunu görünce dikkatimi çekti. Genç, Ali Baba’ya ait “Gül yüzlü sevdiğim vazgeçmem senden/ Ecel kapıyı çalmadan” diye başlayan türküyü söylüyordu.
Gencin adı Loudingirra Özdemir. İsim, merakımı daha da artırdı. Parçayı dinledim. Sonra Özdemir’in dünyanın dört bir yanında seslendirdiği diğer eserleri de dinledim. Youtube’taki kanalın 90 bini aşkın takipçisi vardı ve her parçanın altında tamamına yakını beğeni ve desteklerini ifade eden yüzlerce yorum yer alıyordu.
Bazı parçaların altında ise Loudingirra Özdemir’in kendisi hakkında verdiği bilgiler vardı. HaberTürk Televizyonu’nun Özdemir ile yaptığı haber-röportajı da bu arada izledim. İbret verici ve son derece ilginç bir hikâye ile karşılaştım.
Konya’dan başlayan hayat yolculuğu
Loudingirra Özdemir Konyalı. Kendi deyişiyle “geleneksel yönü bir hayli güçlü olan bir aileye mensup”. Ağabeyi bir şehirde müftülük yapıyor. Kendisi de İmam Hatip mezunu. Mezuniyet sonrası bir müddet, bir dağ köyünde imamlık yapıyor.
Sonra ilahiyat fakültesini okuyor. Ardından, “İslam felsefesi” üzerine yüksek lisansa devam ediyor. Bu arada din bilgisi öğretmeni olarak göreve başlıyor. Üniversitesi kendisini, yüksek lisans çalışması kapsamında üç aylığına Ürdün’e gönderiyor. Özdemir bu fırsatı, Arapçasını geliştirmek amacıyla değerlendiriyor. Ama orada gördükleri ve yaşadıkları, gene kendi deyişiyle “düşüncesinde köklü bir değişikliğe” yok açıyor. Dönüşünde görevinden istifa ediyor.
Ve elinde bağlaması dünyayı dolaşmaya çıkıyor.
Bağlama çalmayı lise yıllarında ailesinden gizleyerek öğreniyor. İmamlık yaptığı dağ köyünde yalnızlığını gideren arkadaşı oluyor bağlama. Aynı şekilde üniversite yıllarında da gene çevresinden gizli olarak bağlama çalmayı sürdürüyor. Kendi deyimiyle “çatı katlarında ve bodrumlarda.” Çünkü kaldığı yurt, bir tarikat yurdu…
Şimdi çıktığı dünya turunda hedefini “100 ülkede 100 türkü çığırmak” olarak belirlemiş Loudingirra. Avrupa, Latin Amerika ve Asya’da bugüne kadar 60’tan fazla ülkeye gitmiş. Bu ülkelerin caddelerinde Pir Sultan’dan, Yunus’tan, Aşık Veysel’den parçalar söylüyor. En sevdiği ve parçalarını seslendirdiği sanatçılar Arif Sağ, Musa Eroğlu, Neşet Ertaş… “Bir mesajı ve derinliği olan türküleri” tercih ediyor.
Kısacası Loudingirra Özdemir, Anadolu’nun, o binlerce yıllık kültür mirasının ürünü olan türküleri “çığırıyor” dünyanın bütün sokaklarında. İlgiyle dinleniyor. Özellikle söylediği türkünün sözlerini açıkladığı zaman insanların çok daha fazla etkilendiğini gözlemlemiş.
Amazon yerlileri ile yaşadıkları son derece öğretici. Şaman bir kabilenin dini ritüeline katılıyor. Dini tören sırasında bağlamasıyla bir parça çalıyor. Şaman’ın kendisini çok dikkatli bir şekilde dinlediğini ve ağladığını görüyor. Parça bittikten sonra Şaman, Loudingirra’nın yanına geliyor ve söylediği parça hakkında bilgi alıyor. Sonunda tam bir ay Amazonlarda o kabileyle yaşıyor ve her hafta yapılan ritüellerde bağlamasıyla Anadolu halk türkülerini-deyişlerini söylüyor.
Modern bir “Derviş”
Loudingirra Özdemir, o artık tarihin sayfaları arasında kalmış bir Anadolu dervişi gibi yaşıyor. Otel ve benzeri yerlerde kalmıyor. Gittiği ülkenin müzisyenleriyle tanışıyor. Bir çok türküyü tanıştığı müzisyenlerle birlikte çalıyor ve söylüyor. Evlere misafir oluyor. Japonya’da Endonezya’da, Malezya’da, Tayvan’da misafir olduğu köy evlerinde bağlamasını çalıyor.
Vardığı ülkede genellikle vizesinin sonuna kadar kalıyor ve ondan sonra en ucuz bileti bulduğu ülkeye gidiyor. Kredi kartı kullanmıyor. Sokaklarda türkü söylerken dinleyen insanların yaptığı katkılarla karşılıyor bütün masraflarını.
Loudingirra Özdemir, Anadolu toprağının bir zamanlar çok yakından bildiği ve hala toplumsal hafızada çok canlı olarak yaşayan Derviş geleneğimizin bir temsilcisi. O kendisini, Anadolu’nun eşşiz zengin kültürel mirasının bir parçası olan halk türkülerini, deyişlerini dünyanın dört bir yanında seslendirmekle görevlendirmiş.
Gerçek anlamda Türkiye’nin bir “kültür elçisi”….
Kısacası, Anadolu insanıyla bütün dünya halkları arasında gönül köprüsü kurmak için çalışıyor.
Loudingirra Özdemir adeta,
“Dervişim diyene / Bu yolda ar olmaz
Derviş olanın gönlü / Çok geniştir dar olmaz” diye söyleyen Derviş Yunus’tan el almış ve öyle görünüyor ki onun yolunda başarıyla yürüyor.
Not: Bu arada kullandığı Loudingirra adına gelince; Bu ismin gerçek adı olmadığı kuşkusuz. Gerçi bu yönde bir açıklamaya rastlamadım ama bu adı kendi seçtiği açık. Loudingirra, bundan 4000 yıl önce yaşamış olan bir Sümerli şairin adı. Değerli Sümeroloğumuz Muazzez İlmiye Çığ’ın “Sümerli Loudingirra” adlı kitabı Kaynak yayınlarından çıktı. Konyalı Özdemir’in kendisine Loudingirra ismini seçmesi, bu toprakların, 12 000 bin yıldan da daha eskiye uzanan o eşsiz kültürel birikiminin ürünü olduğunu bilen, derin ve doğru bir tarihsel bakış açısının sonucu. Sümercede Lu insan, Dingir Tanrı; Loudingirra “Allah adamı” anlamına geliyor.